savaş karşıtı şiirler listesi için eklenen 77 entry bulunmaktadır.
 

sen. makine başındaki adam ve atölyedeki. sana yarın su boruları ve vanalar yerine
çelik miğferler ve makineli tüfekler yapmanı emrederlerse, yapılacak bir tek şey var:
hayir de!...

sen. tezgahı ardındaki kız ve bürodaki kız. sana yarın bomba doldurmanı ve keskin
nişancı tüfekler için hedef dürbünleri monte etmeni emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var:
hayir de!...

sen. fabrika sahibi. sana yarın pudra ve kakao yerine barut satmanı emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var:
hayir de!...

sen. laboratuvardaki araştırmacı. sana yarın eski yaşama karşı yeni bir ölüm icat
etmeni emrederlerse, yapacağın bir tek şey var:
hayir de!...

sen. odasındaki ozan. sana yarın aşk şarkıları yerine nefret şarkıları söylemeni emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var:
hayir de!...

sen. hastası başındaki doktor. sana yarın savaşa adam yazmanı emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var:
hayir de!...

sen. kürsüdeki din adamı. sana yarın savaşa dair kutsal sözler söylemeni emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var:
hayir de!...

sen. vapurdaki kaptan. sana yarın buğday yerine top ve tank taşımanı emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var:
hayir de!...

sen. hava alanındaki pilot. sana yarın kentler üzerine bomba ve fosfor yağdırmanı emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var:
hayir de!...

sen. dikiş masası başındaki terzi. sana yarın üniformalar dikmeni emrederlerse, yapacağın bir tek şey var:
hayir de!...

sen. cübbesi içindeki yargıç. sana yarın savaş mahkemesine gitmeni emrederlerse, yapacağın bir tek şey var:
hayir de!...

sen. istasyondaki adam. sana yarın cephane treni ve kıt'a nakli için kalkış sinyali vermeni emrederlerse,
yapacağın bir tek şey var:
hayir de!...

sen. kentin varoşlarındaki adam. sana yarın gelir de siper kazmanı emrederlerse, yapacağın bir tek şey var:
hayir de!...

sen. normandiya'daki ana ve ukrayna'daki, sen frisko ve londra'daki ana. sen hoangho ve missisippi' deki
ve hamburg ve kore ve oslo'daki ana., bütün toprak parçaları üzerindeki analar, dünyadaki analar, sizden
yarın yeni kırgınlar için hemşireler ve çocuklar doğurmanızı isterlerse, dünyadaki analar, yapacağınız bir tek şey var:
hayir deyin!... analar, hayir deyin!...

çünkü eğer hayır demezseniz, eğer hayır demezseniz analar, sonra, sonra:

gürültülü vapur dumanlarıyla yüklü liman kentlerinde büyük gemiler inildiye inildiye sessizleşecek, dev mamut
kadavraları gibi su üstünde ölgün ve hantal, su yosunu, deniz bitkileri ve midye kabuklarıyla kaplı, önceleri
öyle ipildeyip çınlayan gövdesi mezarlık ve çürümüş balık kokusuyla yüklü, yıpranmış, hasta ve ölü gövdesi
rıhtım duvarlarına karşı, ölü ve yalnız rıhtım duvarlarına karşı yalpalayacak.

tramvaylar beyinsiz, ışıltısız, cam gözlü kafesler gibi yamru yumru olacak. çürümüş hangarların arkasında, büyük
çukurlar açılmış yitik caddelerde raylar öylece duracak.

çamur grisi, pelteleşmiş, kurşuni bir sessizlik dönenecek ortalığı, her şeyi unutarak, büyüyecek okullarda ve üniversitelerde
ve tiyatro salonlarında büyüyecek, stadyumlarda ve çocuk parklarında, korkunç ve hırslı kesintisiz bir sessizlik büyüyecek.

güneşli taze bağlar yıkık yamaçlarda çürüyecek, kuraklaşan toprakta kuruyacak, pirinç ve patates ekilmeyen tarlalarda
donacak ve sığırlar katılaşmış bacaklarını devrilmiş iskemleler gibi dikecek gökyüzüne.

enstitülerde büyük doktorların dahi buluşları asitlenecek, çürüyüp, mantarsı küfle kaplanacak.

mutfaklarda, hücre odalarda ve kilerlerde, soğuk hava depolarında ve ambarlarda son torba un, son kase çilek, kabak
ve diğerleri bozulup gidecek, ekmek ters çevrilmiş masaların altında, parça parça olmuş tabakların üstünde yemyeşil kesilecek,
ortalığa yayılan yağ arap sabunu gibi kokacak, tarlalarda buğday paslanmış kara sabanların yanına düşüp kalacak, yok edilmiş
bir ordu gibi ve tüten tuğla bacalar, demirci ocakları ve yıkık fabrika bacaları sonsuz çimle kaplanarak ufalanacak, ufalanacak,
ufalanacak.

sonra son insan dökülüp parçalanmış bağırsaklarıyla ve kirlenmiş ciğerleriyle zehir gibi kızaran güneşin altında yalnız ve yanıtsız
ve yalpalayan yıldızların altında bir yanılgı gibi oradan oraya dolaşacak, o kocaman beton yığınları, tenha kentlerin soğuk putları
ve gözden kaçması olanaksız toplu mezarlar arasında yalnız, son insan, kupkuru, delirmiş, allah'a küfrederek, yakınarak o korkunç
soruyu soracak : neden? bu ses bozkır derinliğinde yiterek duyulmaz bir hale gelecek, yıkıntılar üzerinde esecek, çatlaklar
arasından akacak, bu ses, ibadethane enkazları içinde ve sığınaklara çarparak şaklayacak, kan birikintileri üzerine düşecek,
duyulmayacak, yanıtlanmayacak, son insan-hayvanın son hayvanca bağırışı.

tüm bunlar olacak, yarın, yarın belki, belki hemen bu gece, belki bu gece, eğer-eğer-eğer siz.
hayir demezseniz!...

 

soracaksınız: leylaklar nerede hani?
gelincik yapraklı metafizik nerede?
sözcüklerine incecik delikler açıp
onları saçan yağmur nerede?
kuşlar nerede hani?
her şeyi anlatayım.
kent dışında yaşardım,
madrid dışında, çanlarla,
saatlerle, ağaçlarla.
görülürdü oradan
kurumuş yüzü kastilya'nın
meşin bir okyanus gibi.
evime çiçek-evi derlerdi, sardunyalar fışkırırdı
duvarlarından çünkü:
güzel bir evdi
köpekleriyle, çocuklarıyla.
hatırladın mı, raul?

rafael, hatırladın mı?
hatırladın mı, federico?
yerin altında,
hatırladın mı, balkonlarında o evin
haziran ışığı çiçekler doldururdu ağzına.
kardeşim, kardeşim!
her şey
o kalın sesler, tezgahların tuzu,
kabarmış ekmekler çıkaran fırın
ve heykelleriyle argüelles pazarı
kurumuş bir mürekkep hokkasıydı sanki aldatmalar içinde:
yağ akardı kaşıklara,
ayakların, ellerin derin çarpıntısı
sokaklarda büyürdü,
metreler, litreler, temel
ölçüsü yaşamın,
balık yığınları,
rüzgar gülünü bile şaşırtan
soğuk güneşiyle kiremitler,
patateslerin ince, çıldırmış beyazlığı,
domatesler yuvalanırdı denize dalga dalga.
bir sabah tutuştu bunların hepsi,
bütün canlıları yutmak için bir sabah
fışkırdı topraktan
şenlik ateşleri,
silah vardı artık,
barut vardı artık,
artık kan vardı.
haydutlar geldi uçaklarıyla,
yüzükleriyle, düşesleriyle haydutlar,
takdisler dağıtan kara keşişleriyle
haydutlar geldi gökyüzünden
çocukları öldürmek için,
çocuk kanı aktı sokaklarda
düpedüz çocukların kanı aktı.
çakalların bile tiksindiği çakallar,
kuru çalıların bile tükürdüğü taşlar,
yılanları bile iğrendiren yılanlar!
yüz yüze gelince bunlarla
kanını gördüm ispanya'nın,
kabarıyordu
bir onur ve bıçaklar dalgasında boğmak için sizleri!
hain
generaller:
ölü evimi görün,
bakın paramparça ispanya'ya:
erimiş maden akıyor her evden
çiçek yerine,
her çukurundan ispanya'nın
ispanya yükseliyor,
her ölü çocuktan bir tüfek fışkırıyor,
gören bir tüfek,
kurşunlar doğuyor her cinayetten,
o kurşunlar günün birinde
on ikisinden vuracak yüreğinizi.
soracaksınız: şiiri neden
düşleri anlatmıyor, yaprakları
ve büyük yanardağlarını anayurdunun?
gelin görün kanı sokaklardaki.
gelin görün
kanı sokaklardaki.
gelin görün kanı
sokaklardaki.
pablo neruda

 

küçük asker, silah elde
kahramanca ilerliyor
karşısında bütün belde
"kahramanım, yaşa!" diyor...
küçük asker, küçük asker!
vatan senden hizmet ister.
vatan için çeker emek
herkes; bu borcu herkesin.
vatan demek ninen demek,
sen nineni sevmez misin?..
küçük asker, küçük asker!
vatan senden şefkat ister.

vatan senden hayat umar,
sen yaşarsan o canlanır;
vatan için ölmek de var,
fakat borcun yaşamaktır...
küçük asker, küçük asker!
vatan senden kuvvet ister.
minimini omuzların
taşıyacak yarın tüfek;
tüfek değil, vatan yarın
o omuza yüklenecek...
küçük asker, küçük asker!
vatan senden gayret ister.
küçük asker dinle bunu:
sakın boşa silah atma;
kılıcını, kurşununu
haksızlığa karşı sakla...
küçük asker, küçük asker!
hak da senden kuvvet ister.
tevfik fikret

 

her savaşın ardından
birileri ortalığı temizlemeli.
az buçuk bir düzen
kendiliğinden kurulmaz

birileri temizlemeli kürekle
yollardaki döküntüleri
ki ceset dolu arabalar
devam edebilsin yollarına

birileri tıkanıp kalacak elbet
çamurlarda ve küllerde
parçalanmış koltuklarda, cam
parçalarında
ve kanlı bezlerin arasında

birileri kütükleri bulup
dayamalı duvarlara
pencerelere cam takmalı
kapıları geçirmeli menteşelere

kendiliğinden olmaz bunlar,
fotoğraflarda
yıllar, yıllar alır.
tüm kameralar şimdiden
başka bir savaşa gitti.

köprüler yeniden kurulmalı
ve istasyonlar yenilenmeli.
kolları sıvamaktan
gömleğin kolları parçalanmalı

birisi elinde süpürge
anlatıyor savaşın nasıl olduğunu.
öbürü dinliyor
ve parçalanmamış başını sallıyor.
fakat hemen çok yakında
bulunmalı böyleleri
tüm bunlardan yorgun.

birileri bazen
kazıp çıkarmalı çalıların altından
o boktan gerekçeleri
fırlatıp atmak için çöplüğe

onlar ne yaptıklarını bilenler
yer açmalı
kendilerinden az bilenlere
azdan daha az bilenlere.
hiç bilmeyenlere.

çimenler örtüyor şimdi
nedenleri ve yaşananları.
birileri yattığı yerden
ağzı açık
bakıyor bulutlara.
wislawa szymborska

 
üst bottom