aşk yazıları listesi için eklenen 31 entry bulunmaktadır.
 

gördüm...
hüzün çöreklenmiş bir bakışın, duvar diplerine sindirten acizliği anımsatan bir çiziğin duyulmayan çığlığı gibi duruyordun, karalanmış sayfalar içinde... ses versem duymayacak kadar derin bir hüzne daldırılmış bakışın ve el versem, elime uzanamayacak kadar diplerinde kaldığın hayatın isyan yüzündeydi yüzün...

sustum...
gördüklerimi görmemiş olmayı dileyecek kadar sustum... susanlara isyanla geçirdiğim ömrümün her çığlık anına ihanet edercesine sustum... ve susmanın ne acımasız bir eylem olduğunu anladığımda susanlara artan öfkemle bozdum sessizliği çoğaltan her şeyi... herkesi ve her sesi...

ağladım...
öylesine bir isyanın eşiğinden dönüyordum ki; bildik tüm aynalar paramparça oluyordu inanç yüzlü bakışlarda... kime baksam ben, kime baksam ayna, hangi aynaya baksam paramparça...! göz bebeklerime baktığım yere batan cam kırıklarıydı, öfkeli bulutları yağmuruna kavuşturan...
bir damla...
bir damla daha...

yağmur yaş olup, oluk oluk akıyordu zamanda....
her olukta biraz kan, biraz tuz... çokça keder doluyordu sokaklar...

duruldum...
sokak aralarında anaforlara tutulmuş, yüreği fırtınadan sağ çıkarmanın telaşı düşerken, düşünceli düşünceler hayat öpücüklerine boğuyordu yürekten yaralı çıkmış her duyguyu ve mantıklı köşelere çekiyordu her birini güvenli döşeklere yatırmanın özlemiyle... yağmur durduğunda durulmuştu her şey... dupduru bir bakışın aynasında ilk kez parçalanmayan bir yüzle uyanıyorken güne, ışık kırılmalarını yansıtmayan yeni bir aynanın keşfi yaşanıyordu gülümseyişler içinde...

gülümsedim...
içten bir gülümseyişin ne çok yaralıyı hayata döndürüşüne şahit kılınmış hayat oyununda, yarasına tebessüm basan bir gaziydim artık... aşkın gazabından sağ çıkmayı başaran...

kaç eylemlik bir savaştı baksana...
gördüğü ateşe, susarak atlayan ve ağladıkça durulan bir tebessümün hikayesiymiş uğruna kıyasıya savaşılan..

 

hala düşünüyorum nasıl oldu bu nasıl yapabildin bunu diye.
her şeyin yalanmış sevginde yalanmış söylediğin şeyler gibi. evet söylediklerine inanmadım ama sevgine hep inandım, yasak kelime gibi kandım çünkü seni gerçekten sevdim ya da ben de öyle sandım, senin gibi sevdiğimi sandım ama düşünsene öyle sansam bu kadar çabalar mıydım, bu kadar savaşır mıydım her şeyim dur gitme, beni bırakma yalnız. gitme bırakıp da gitme tut ellerimden yardım edeyim de tut başkasına gitme der miydim...
ağlar mıydım sessiz çığlıklarım içinde boğulur muydum sevmesem seni son defa ne olursa olsun seni çok seviyorum der miydim...
demezdim! aşkımdın sen benim yapamazdım, birtanemdin, sevgilimdin, hayatımdın ama ben senin ne bebeğin oldum ne hayatının anlamı ne de aşkın oldum her an başkası vardı aklında her an gitme bırakma düşüncesi, korkma aşkım bırakmayacaktım seni bırakamazdım ki...
şimdi onunla mutlu musun çok merak ediyorum, bana söylediklerini o na da söylüyor musun?
sen benimsin diyor musun ona da? hoşça kal aşkların en güzeli....

 

sen olmadan önce, yağmurun sesi böylesine hoş duygular bırakmazdı içimde.. yağmur kötü şeylerin habercisi olacakmış gibi gelirdi bana. gece yatağımda, yağmurun sesini dinlerken her an kapı çalacakmış da karşımda ağlayan ve kötü haberi güçlükle konuşarak veren birini görecekmişim sanırdım. şimdi her yağmur bana seni ilk öpüşümü hatırlatıyor. nasıl da ıslanmıştık.. gözlerini gözlerime diktiğinde "beni öp" diye bakıyordun. öyle heyecanlıydım ki; bir türlü o ilk adımı atamıyordum. sonra dudaklarımız buluştu, yağmur aşkımızın tanığı oldu.. yağmur artık endişe yaratmıyor bende. ne zaman duysam yağmurun sesini, mutlulukla kapıyorum gözlerimi ve kendimi senin öpüşlerine bırakıyorum.

sen olmadan önce, özlemek korkuturdu beni. özlem kavuşamama ihtimalini de getirirdi beraberinde ve ben bu ihtimali hiç sevmezdim. bekleyişlere yüklenmiş aşkların çok acı verdiğini bildiğimdendi belkide.. "birlikte olmak varken, neden özlemlerce yaşansın aşk?" derdim. sevgiliyi özlemek dayanılması zor bir duyguydu benim için. yalnız olmak, paylaşacak onca şey varken hiç birini paylaşamamak delirtirdi beni. itiraf ediyorum; korkuyordum özlemekten. şimdi yendim korkularımı. özlenen sensin çünkü.. uzakta da olsan, biliyorum ki; yüreğindeyim. biliyorum ki; gittiğin yere götürüyorsun beni. ve ben seni, kavuşma anımızın hayaliyle bekliyorum. sonra dokunuyorsun bana, sonra dünya oluyorsun, güneş oluyorsun, hayat oluyorsun. seni özlemenin ödülünü veriyorsun..

sen olmadan önce güvenmezdim kimseye. güven duygusuna ihtiyacım olmadığını düşünürdüm. kime güvendiysem karşılığı hep acı oldu çünkü. terk edişlerin, ihanetlerin, yalanların ortasında yaşarken kendimi ve benliğimi koruma adına, onlar gibi olmama adına, yitirdim güven duygusunu. güvenmezsem, hayal kırıklığı da yaşamayacaktım. üzemeyecekti kimse beni. hiç kimse duygularımı hoyratça kullanamayacaktı. ve yaptıkları hiç bir şey beni şaşırtmayacaktı. şimdi birine güvenmeye, duygularımı teslim etmeye ne kadar ihtiyacım varmış anlıyorum.. kaygısızca bir sevdayı yaşamak, bir an öncesini bile düşünmeden sadece o anın içinde kaybolmak nasıl da güzelmiş.. ve sen sevgilim, varlığınla aşkı nasıl da güzelleştiriyorsun. mavi umudum, deli sevdam, yüreğimdesin..

 

ben sadece seni sevdim... seni öyle saf bir sevgiyle sevdim ki; bir gülün kadifemsi yumuşaklığıyla, karın ilk düşüşüyle, güneşin ilk ışıklarıyla... ben gözlerine vuruldum... hani bin bir anlam taşıyan gözlerine. bazen anlamsız bakan, bazen bana tüm çiçekleri bağışlayan o gözlerini sevdim... seni öyle delice sevdim ki... gece melektin rüyalarımda, sabah bir fincan çayı kahvaltımın, okulda felsefe kitabımdın, geceleri yıldızımdın... seni sığdıramadım yerlere, göklere. kelimeler yetmezdi seni, sevgini tanımlamaya. bir ırmaktın; bazen yatağını yırtmak istercesine delice akan, bazen serin bir refahlık veren bir durgunlukla dans eden ırmak... sen olmadığın zaman güneş yetmezdi dünyamı aydınlatmaya.... aşımdın, suyumdun, kanımdın, nefesimdin, anamdın, babamdın, sen sadece benim aşkımdın; başka kimselerin değil...

gökyüzünün maviliğinden, gülün kırmızısından, gecenin siyahından, rüzgarın esintisinden kıskanırdım seni... senin için sadece ben şarkı söyleyebilirdim, sadece ben şiir yazı yazabilirdim, sadece geceye ismini ben fısıldayabilirdim... senin saflığını, temiz ve çıkarsız sevgini, dünyaya bedel gözlerini, o yumuşak tebessümünü, sadece gözlerini kullanarak her şeyi anlatmanı sevdim... el ele dolaşmak istedim tüm sabah boyunca şiirler söylemek istedim gözlerine bakarak, "seni seviyorum" diye bağırmak istedim. çamlıca tepesinde sonsuza dek, sonra yağmurda yürümek... seni gökyüzünün mavisinde sevdim. martı kanatlarındaki özgürlüğünü, bulutlar kadar saf gülüşünde buldum dünyayı, yağmur damlasında içtim aşkını doyasıya, fırtınalarla, şimşeklerle anlattım sevgimi sana...

ben seni öyle bir sevgiyle sevdim ki; ben ölsem bile bu sevgi dolaşacak dillerden dile, utanacak leyla ve mecnun, şaşıracak ferhat ve şirin... herkes imrenerek bakacak bize... sen yokken bile seni benliğimde yaşattım, senin içinde sensizliği, sensizliğin içinde seni yaşattım...
işte ben seni böyle bir aşkla sevdim... ben sadece seni sevdim... ama sen anlamadin!!!!

 

aşk duası.

rabbim
bir insan koy kalbime
ama o insan senin de sevdiğin olsun.
ve bana öyle bir insan sevdir ki
o insanın kalbi seninle sevişen bir mabed olsun.
beni öyle bir insanla buluştur ki benden önce
onunla buluşmuş olan sen olasın. onunla el ele tutuştuğumuzda
ikimizin üzerinde senin elin olsun.
bana öyle gözler göster ki
ben o gözlerden sana bakayım.
bana öyle bir sevgili ver ki
o gözler cennete açılan iki pencere olsun.
onunla öyle bir yolda yürüyelim ki
kılavuzumuz sen olasın ey rabbim.
öyle bir sevgili ver ki bana
ona sarıldığımda kainat bize baksın
birbirine sarılsın.
sevgimiz kurtla kuzuları barıştırsın.
bize bakıp şeytan adem'e secde etsin.
günah sevap uğruna kendini feda etsin.
ölüler birer birer uyansın sevgimizle
bize öyle bir sevgili ver ki rabbim!
sevgimizde muhammed sevilsin.
öyle sevelim ki birbirimizi
hz. hatice göklerden bize seslensin
ve desin ki;
"bak ya muhammed bak şu sevgililere onlar bizde... bizde onlardayız.
bak aşkımız bir kez daha yaşanıyor yeryüzünde..
allah aşkımızı öyle çok seviyor ki binlerce insana yaşatıyor.."

 
üst bottom