hala uyanmadın… bir hafta geçti hiç bir kıpırtı yok…doktorların biri gidiyor biri geliyor.. söyledikleri hiç bir şeyi artık anlamıyorum.. bu arada o yağmurlu gün geldi aklıma.. bisikletlerle yarış yaptığımız o gün.. hani ani bir yağmur başlamıştı da eve zor yetişmiştik.. balkonda durup yağmuru izlerken bir gün bebeğimiz olursa ismini yağmur koyalım demiştik… bizim yağmurumuz yaz yağmuru olsun demiştik…
ve bir gün daha geçti işte, yanında sen o yatakta hareketsiz yatarken bir gün daha geçti… elim elinde.. ve başım yatağın yanında, kendimden geçmişim.. ve aniden elin elimde kıpırdadı.. aniden kırmızı, şiş gözlerimi sana çevirdim… ve gözlerini açtın… o halinle bile gülümsüyordun bana… dudaklarına küçücük bir öpücük kondururken sessizce gözlerimden yine bilinçsizce tuzlu gözyaşlarım dudaklarına düştü… kızar gibi yine baktın bana… "tamam" dedim "ağlamayacağım…"
gözlerime baktın buğulu… hiç beklemediğim bir anda dudakların kıpırdamaya başladı "affet beni" dedin, "birbirimizi terk etmeyecektik, hala daha da seni terk etmedim ama…." dedin ve gerisini duymak bile istemiyordum, parmaklarımla dudaklarını kapattım, "konuşma, yorulma, sonra konuşuruz" dedim ama başınla "şimdi" dercesine işaret ettin… "şehre inmiştim, yıl dönümümüz için beğendiğin tek taşlı pırlanta yüzüğü alacaktım, aldım da… yanında 25 tane gül vardı, arabanın torpido gözünde yüzüğün, koltukta da güllerin vardı" dedin… ve devam ettin "hayatımda geçirdiğim en güzel yılları seninle paylaştım, gözlerim, kalbim hep yanında olacak, arabadan emanetlerini almayı unutma" dedin bana… gözlerimdeki yaşları artık durduramıyordum… "bir daha ki sonbahara yürüdüğümüz yolda yalnız yürüyeceksin ve çok güçlü olacaksın, beni affet aşkım seni bensiz bırakıyorum, seni canımdan çok seviyorum, son bir öpücük ver bana" dedin ve bir elim elinde bir elimle alnını okşarken istediğini yaptım dudakların sıcaktı ve aniden makineden ince bir ses geldi, elin elimden kopuverdi…. gözlerin yavaşça kapandı…. doktorlar koşup geldiler… öylece orada kalıverdim hareketsiz kaldım, donmuştum, sen yoktun artık… doktorlar seni götürdüler… artık sen yoktun, yalnızdım..
ve şimdi sensiz geçen ilk sonbahardayım… yürüdüğümüz yolda kurumuş yaprakların arasında tek başınayım. arabadan bana getirdikleri emanetlerimin biri evde diğeri parmağımda… yüzüğünü yaşadığımı sürece parmağımdan, güllerini yatağımın yanından hiç ayırmayacağım… mavi kazağını yıkadım, temizledim… yastığının üzerinde duruyor..
hazan mevsimi, hüzün mevsimi… aşk mevsimi.. ayrılık mevsimi…
kulağımda bana söylediğin şarkıyla yürüyorum tek başıma söz verdiğimiz gibi sarı yapraklı yolda....
"sana rüya diyemem, senden uyanamam ki
nerede olursan ol, seninleyim ben sanki
bulutlu güneşimsin, sevgilimsin benimsin
yaz yağmurum, kiş gülüm, neşemsin kederimsin
seninle dolu dünyam, gündüzüm gecem sensin
ölsem de ayrilamam, benliğim ruhum sensin..."biliyorum her an her saniye benimlesin, beni izliyorsun. iyi ki şarkılar var ve şiirler. sen sözünü tutmadın, beni bırakıp gittin. ben de tutamıyorum ve dışıma değilse de içime hiç durmadan ağlıyorum.
belki bir gün aşkım... bu yağmurlar diner ve biz yine birlikte oluruz hiç ayrılmamacasına.
"her yerde hatiran var, her şey seninle dolu
her şeyde senin izin, bu yol aşkinin yolu
alamaz bin sevgili kalbimdeki yerini
sanki içimde açar bu sarmaşik gülleri.... " iyi ki şarkılar var...