mustafa kemal atatürk anıları ve hikayeleri listesi

mustafa kemal atatürk anıları ve hikayeleri listesi için eklenen 19 entry bulunmaktadır.
 
en son bir yetkili düzenledi:

atatürk'ün bir hediyesi.
bir gün konya'da behiç bey'in evinde mustafa kemal general tawsend şerefine büyük bir ziyafet verdi. ziyafette behiç bey, muhtar bey, salih bozok bulunuyorlardı. yemek çok güzel bir hava içinde geçti. yemeğin sonunda mustafa kemal misafirine dedi ki:
"biz türklerde bir adet vardır. misafirimize mutlaka bir hediye veririz. ben asil bir milletin mütevazi bir baş kumandanıyım. size ancak bu tespihi verebiliyorum" diyerek elindeki kırmızı mercan tespihi hediye etti ve sofradan kalkılacağı sırada kolundaki saati çıkararak general'e dedi ki;
"bu saati bana anafartalar'da bir türk askeri, ölen bir ingiliz zabitinin kolundan çıkardığını söyleyerek verdi. saatin arkasında subayın künyesi yazılıdır. bu subayın ailesini arattımsa da bulamadım. ingiltere'ye döndüğünüzde, ailesini bulur ve saati verirseniz çok memnun olurum" diyerek generale teslim etti.

 

atatürk ve yaşlı kadın.
gazi çiftliğinde dolaşıp hava alırken oldukça yaşlı bir kadına rastladık. atatürk attan inerek bu ihtiyar kadının yanına sokuldu.
  • merhaba nine kadın ata'nın yüzüne bakarak hafif bir sesle;
  • merhaba dedi.
  • nereden gelip nereye gidiyorsun? kadın şöyle bir duralayıp,
  • neden sordun ki, dedi. buraların sahibi misin? yoksa bekçisi mi?
paşa gülümsedi.
  • ne sahibiyim ne de bekçisiyim nine. bu topraklar türk milletinin malıdır. buranın bekçisi de türk milletinin kendisidir. şimdi nereden gelip nereye gittiğini söyleyecek misin? kadın başını salladı.
  • tabii söyleyeceğim, ben sincan'ın köylerindenim bey, otun güç bittiği, atın geç yetiştiği kavruk köylerinden birindeyim. bizim muhtar bana bilet aldı trene bindirdi, kodum ankara'ya geldim.
  • muhtar niçin ankara'ya gönderdi seni?
  • gazi paşamızı görmem için. başını pek ağrıttım da.... benim iki oğlum gavur harbinde şehit düştü. memleketi gavurdan kurtaran kişiyi bir kez görmeden ölmeyeyim diye hep dua ettim durdum. rüyalarıma girdi gazi paşa. bende gün demeyip muhtara anlatınca, o da bana bilet alıverip saldı ankara'ya, geceleyin geldimdi. yolu neyi de bilemediğimden işte akşamdan belli böyle kendimi oradan oraya vurup duruyorum bey.
  • senin gazi paşa'dan başka bir isteğin var mı? kadını birden yüzü sertleşti.
  • tövbe de bey, tövbe de! daha ne isteyebilirim ki... o bizim vatanımızı kurtardı. bizi düşmanın elinden kurtardı. şehitlerimizin mezarlarını onlara çiğnetmedi daha ne isteyebilirim ondan? onun sayesinde şimdi istediğimiz gibi yaşıyoruz. şunun bunun gavur dölünün köpeği olmaktan onun sayesinde kurtulmadık mı? buralara bir defa yüzünü görmek, ona sağ ol paşam! demek için düştüm. onu görmeden ölürsem gözlerim açık gidecek. sen efendi bir adama benziyorsun, bana bir yardım ediver de gazi paşayı bulacağım yeri deyiver. atatürk'ün gözleri dolu dolu olmuştu, çok duygulandığı her halinden belliydi. bana dönerek,
  • görüyorsun ya gökçen, işte bu bizim insanımızdır... benim köylüm, benim vefalı türk anamdır bu. attan indim. yaşlı kadının elini tuttum anacığım dedim, sen gökte aradığını yerde buldun, rüyalarını süsleyen, seni buralara kadar koşturan gazi paşa yani atatürk işte karşında duruyor. köylü kadın bu sözleri duyunca şaşkına döndü. elindeki değneği yere fırlatıp, atatürk'ün ellerine sarıldı.görülecek bir manzaraydı bu. ikisi de ağlıyordu. iki türk insanı biri kurtarıcı, biri kurtarılan, ana oğul gibi sarmaş dolaş ağlıyorlardı. yaşlı kadın belki on defa öptü atanın ellerini. ata da onun ellerini öptü. sonra heybesinden küçük bir paket çıkarttı. daha doğrusu beze sarılmış bir köy peyniri. bunu atatürk'e uzattı;
  • tek ineğimin sütünden kendi ellerimle yaptım gazi paşa, bunu sana hediye getirdim. seversen gene yapıp getiririm.
paşa hemen orada bezi açıp peyniri yedi. çok beğendiğini söyledi. sonra birlikte köşke kadar gittik. oradakilere şu emri verdi;
"bu anamızı alın burada iki gün konuk edin. sonra köyüne g*türün. giderken de kendisine benim bütçemden üç inek verin armağanım olsun."

 

milleti kendi kanı kurtardı.
tarih dersinde atatürk, dersini anlatıp bitiren öğrenciye sordu: "bir şeyi söylemeyi unuttun. türk milletini kim kurtardı?"
öğrenci şu cevabı verdi:
"atamız kurtardı."
atatürk bu cevabı kabul etmedi.
" hayır çocuğum, türk milletini kendi kanı kurtardı." dedi.

 

babalık duygusu.
düğün, onun varlığı ile son sınırına ulaşan bir neşe içinde geçmişti. ata ayrılmak üzere ayağa kalkınca kendisini uğurlamak için halk iki sıra diziliverdi. sevecen bakışlarını sağa sola yönelterek yavaş yavaş ilerlerken bir yerde durakladı, sonra durdu, elini yedi sekiz yaşlarında bir kız çocuğunun başına uzattı.
çocuğun arkasında yer alan ve anası ile babası olan çifte yavaşça seslendi: "öpeyim mi?"
herkesi derinden duygulandıran bu isteği ana babanın nasıl yerinde bir minnetle karşıladıkları kestirilebilir.
atatürk çocuğu iki eliyle kaldırdı, öptü ve yere bıraktı. fakat sahne bununla kapanmış olmadı.
uyanık ve duygulu çocuk : "ben de öpeyim, ne olursunuz atatürk" diye direndi.
ata, belki de hiç ummadığı halde kendisine babalık mutluluğu tattıran bu içten davranışı, çocuğu bir daha yerden alarak yüzüne yaklaştırmakla karşıladı.
bilmiyorum, halk bu dokunaklı sahneyi, gözleri yaşlı alkışlayarak kutlu kılarken, o çelik iradeli insanın da iki damla göz yaşını tutamadığını görebilmiş mi idi?

 

atatürk'e bir köylünün cevabı.
atatürk, mersin'e yaptığı seyahatlerden birinde, şehirde gördüğü büyük binaları işaret ederek sormuş:
"bu köşk kimin ?"
"kirkor'un... "
"ya şu koca bina?"
"yargo'nun"
"ya şu ?"
"salomon'un..."
atatürk biraz sinirlenerek sormuş:
" onlar bu binaları yaparken ya siz nerede idiniz?" toplananların arkalarından bir köylünün sesi duyulur:
" biz mi nerede idik? biz yemen'de, tuna boylarında, balkanlar'da arnavutluk dağlarında, kafkaslar'da, çanakkale'de, sakarya'da savaşıyorduk paşam..."
atatürk bu hatırasını naklederken :
" hayatımda cevap veremediğim yegane insan bu ak sakallı ihtiyar olmuştur" der dururdu.

 

Bu listeler ilginizi çekebilir!

 (22) 
üst bottom