kitap özetleri listesi için eklenen 4 entry bulunmaktadır.
 

harry potter ve azkaban tutsağı.

harry potter bir çok açıdan sıra dışı bir çocuktu. hogworts'da 3. sınıfa geçmişti. yaz tatili dolayısıyla teyzesinin evindeydi. ama burada olmak zorunda olmaktan ve yaz tatillerinden nefret ediyordu. çünkü teyzesi onun farklı olmasından ve büyücülük okulu hogworts'a gitmesinden hiç de memnun değillerdi. harry okulda verilen ödevlerini bile yapamıyor, evde yaşayan teyzesi, eniştesi ve aynı yaşta olan teyzesinin oğlu dudley tarafından eziliyordu. büyücülerin hogworts dışında mugglelard ( büyü dışı insanlar ) büyü yapmaları yasaktı. ama bu tatilde harry baskıya ve aşağılanmaya dayanamamış dudley' in halasını şişirmiş ve cezalandırılacağını bildiği içinde evden kaçmıştı. sokakta nereye gideceğini bilmezken hızır otobüsü ile karşılaştı. bu otobüs büyücülerin bindiği tüm her şeyi sarsarak ve tüm binaların, ağaçların, ondan kaçtıkları bir otobüstü. harry bu otobüse bindi ve londra' ya gitmek istediğini söyledi. bu arada otobüs şoförü ern ve yardımcısı stan azkaban kalesinden kaçan siriüs black' den bahsediliyordu. azkaban kalesi, büyücü tutsakların kapatıldığı azkaban muhafızları tarafından korunan korkunç bir yerdi. ve otobüste konuşulduğu kadarıyla siriüs black bir tek lânetle 13 muggle' i öldürmüştü. ayrıca harry black' in voldemort' un en önemli tetikçisi olduğunu öğrenmişti. (voldemort harry' nin anne ve babasını öldürmüş, harry ise ölümden son anda kurtulmuştu,) londra' ya vardıklarında harry otobüsten indiğinde onu sihir bakanı cornelius fudge bekliyordu. harry onu görünce halasını şişirdiği için onu cezalandıracağını düşünüyordu. oysa fudge onu çok iyi karşılamış ve hemen harry' i alıp tom' un hanına götürüp yerleştirmiş ve güvenliğinin sağlanmasını istemişti. harry buna çok şaşırmış ve ne olduğunu anlayamamıştı. daha sonra okulu açılana kadar burada kalmıştı. harry' nin okuldaki en samimi arkadaşları ron ve harrmyonie okulun açılışına birkaç gün kala okul ihtiyaçlarını alacakları dükkanların bulunduğu diagon yoluna geleceklerdi. harry okulun açılmasına birkaç gün kala gerçekten okul alış verişlerini yapmaya gittiğini diagon yolundan arkadaşlarıyla buluştu. hepsi de tekrar birlikte oldukları için çok mutluydu. okulun açılış günü geldiğinde ron' un sihir bakanlığında görevli babası annesi ve kardeşleriyle birlikte bakanlığın gönderdiği arabayla istasyona hogworts ekspresinin kalkacağı dokuz üç çeyrek peronuna gittiler. bu perona geçmek için istasyonun içindeki özel bir duvardan (içinden) geçmek gerekiyordu. hogworts ekspresine binecekleri sırada ron' un babası harry' i kenara çekmiş siriüs black' in harry' i öldürmek için azkabandan kaçtığını ve kendisine çok dikkat etmesi gerektiğini söylemişti. hogworts ekspresine bindikten sonra orada yeni öğretmenleri karanlık sanatlara karşı savunma dersinden sorumlu prof. lupin' le karşılaştılar. ama hep uyur durumdaydı. harry arkadaşlarına black' i anlatırken birden ekspres durdu ve her yer karardı. harry birden soyunmuş bir etleri dökülen bir el gördüğünü hatırladı ve bayıldı.

ayrıldığında ona prof. lupin çikolata yediriyordu. harry hissettiği yoğun soğukluğu ve korkuyu hatırlayınca tekrar ürperdi. bunlar azkanban muhafızları ruh emicilerdi. ekspresi kontrol etmişlerdi. black' in orda olamadığından emin olunca çekip gitmişlerdi. böylece hogworts' a ulaştılar. hogworts bıraktıkları gibiydi. birinci sınıflar için seçmeler yapılmış, harry, ron ve hermonia bunu kaçırmışlardı. hogworts' un çevresi de black yüzünden ruh emiciler tarafından sarılmış ve korunuyordu. okul müdürü babacan prof.dumbledero ruh emicilerin okul içinde olmalarına izin vermemişti. çocukların rahatsız olacaklarını düşünerek tüm öğrenciler büyük salonda toplanmışlar, prof. dumbledero genel konuşmasını yaptı. yeni öğretmenler tanıtıldı böylece hogworts' da 3. yıllarına başlamış oldular. doğal olarak bir çok yeni dersleri de vardı. yoğun bir koşturmacanın içine girdiler. özellikle hermonia mümkün olamayacak bir iş başarıyordu. harry ve ron' un iki katı ders alıyordu. üstelik dersleri aynı saatteydi. bunu nasıl başardığını harry ve ron anlamıyorlardı, ama üstünde de durmuyorlardı. bu arada quidditch maçları için antrenmanlara başlamışlardı. ilk maçta harry' nin takımı gryfindor ve hufflepuff' la karşı karşıya gelmişti. gryfindor yıllardır şampiyonluğu alamadığı için bu maç çok önemliydi. maç başladı harry takımının en iyi arayıcısıydı. (babası gibi) hava çok kötü soğuk karanlık ve yağmurluydu. snicth en küçük toptu, süpürgelerine atlayıp onu yakalamak zorundaydılar. harry' nin süpürgesi nimbus güzel ve kaliteli bir süpürgeydi. haryy maç sırasında snatch' in peşinde koşarken birden ekspreste hissettiği duyguyu hissetti ve bayılarak 15 m' den süpürgesinden düştü. harry baygınken anne ve babasının sesini duydu. ölmeden önce kendisini korumaya çalışmalarının sesleriydi. harry' i hemen hastane kısmına götürdüler. allah' tan canını tehlikeye atacak bir şey yoktu. olay yine aynıydı. maç sırasında sahaya birkaç ruh emici girmişti ve harry yine aynı duruma düşmüştü. harry bunu nasıl atlatacağını ve ruh emicilere karşı nasıl direneceğini bilmiyordu. bunun için prof. lupin' den yardım istedi. prof. lupin ona dersler dışında yardımcı olmaya söz verdi.

bu arada noel tatili geldi. harry' nin gidebileceği bir yer yoktu. noel' de hogworts' da kalacak birkaç öğrenciden biriydi. (harry' nin maç sırasında nimbus süpürgesi kırılmıştı.) bu arada baykuşlarla noel hediyeleri gelmeye başladı. harry' ye gelen hediye son model bir süpürgeydi ve kimin gönderdiği belli değildi. kimin gönderdiğini anlayamadılar. noel gecesinde herkes bir yerlere gitti. okulda sadece harry ile beraber dört öğrenci ve yedi öğretmen kalmıştı. noel tatili bitiminde harry' nin arkadaşları döndü. yalnız prof. lupin ayda bir kez rahatsızlanıyor ve izin alıyordu. bu yüzden ruh emicilere karşı aldığı patronus dersleri aksıyordu. buna prof. snape (iksir hocası) prof. lupin' ge bazı iksirler hazırlıyor ve dinleniyordu. tekrar derslerle beraber quiddicth maçı antremanlarıda başlamıştı. son maçları vardı ve şampiyonluk için son şanslarıydı. hermonia' nın kedisi crookshanks ile ron' un faresi scaber' ın kavgaları yüzünden ron ve hermonia küsmüştü. harry bazı geceler şakacı ağacın altında kedi crookshanks' ın yanında büyük siyah bir köpek görüyordu. ama köpek hemen kayboluyordu. harry black yüzünden tamamen korunmaya almıştı. özellikle akşamları karanlıktan sonra dışarı çıkması tamamen yasaklanmıştı. bir gece yine harry ron ve hermonia harry' nin görünmezlik pelerini ile hagrid' in yanına gidiyorlardı. o sırada cronkhanks fare scabers' i fark etmiş ve kovalamaya başlamıştı. görünmezlik pelerini altında onlara seslenmelerine rağmen durduramamışlardı. pelerinin altından da çıkamıyorlardı. çünkü görünürlerse akşam çıktıkları için ceza alırlardı. bu sırada scabers şakacı ağacın altındaki boşluğa girmiş crookshanks' de peşinden girmişti. harry, ron ve hermonia' da peşlerinden girmek zorunda kaldılar. içeride mağara gibi bir hol vardı. bir odaya girdiklerinde siriüs black ile karşılaştılar. tabi ki çok korktular. black onları odada tutuğu sırada prof. lupin' de odaya girdi. cronkhanks black' in yanından hiç ayrılmıyordu. black ısrarla üzerlerine saldırıyor son cinayeti de işlemesi gerektiğini söylüyordu. ama bu arada harry' e sürekli suçlu olduğunu anlatmaya çalışıyordu. ayrıca lupin yaptığı bir büyü ile çocukların elindeki asalarını düşürmüştü. bu tartışmalar sürerken ve harry' nin aklı karma karışıkken birden fare scabers bir insana dönüştü. prof. lupin' in anlattığına göre harry' nin babası james potter, prof. lupin, siriüs, black ve fare scabers' in dönüştüğü insan olan peter pettingew çok iyi dört arkadaştılar ve dördüde çeşitli hayvanlara dönüşebiliyorlardı. dördüde hogworts' ın en iyi öğrencileri ve çok iyide dosttular. ancak peter pettingew voldemort' a kanmış ve harry' nin anne ve babasını öldürmüştü. yani gerçek suçlu siriüs black değildi. o her zaman potter' ların en iyi dostu olmuş ve hep öyle kalmıştı. bu arada gizlice gelen prof. snape ise bunun yalan olduğunu ve black' i ruh emicilere vermeleri gerektiğini söylüyordu. çünkü prof. snape öğrencilik yıllarında bu dört dostu hep kıskanmıştı. prof. snape' i etkisiz hale getirdikten sonra şimdi black' i ruh emiciler almadan nasıl kurtarıp, nasıl gerçeği anlatacaklarını ve ruh emicilerin, azkaban kalesine gerçek götürecekleri insanın peter olduğunu nasıl anlatacaklarını düşünüyorlardı. ayrıca harry olaylar sırasında black' in onun vaftiz babası olduğunu ve babasının harry' i black' e emanet ettiği için eğer kurtulursa gerçek velisinin black olacağı teyzesinin yanına bir daha dönmeyeceğini düşünmek onu çok mutlu etmişti. ayrıca öğrendiği diğer önemli bir şey prof. lupin' nin bir kurt adam olduğuydu. eğer hogworts' a ulaşabilirlerse prof. dumlodere onlara yapmaları gerekeni söylerdi. böylece hep birlikte yola çıktılar. tam o sırada bir karışıklık oldu ve peter tekrar fare haline dönüşerek kaçtı. prof. lupin' de iksirini içmediğinden kurt adama dönüştü ve ormana dalarak kayboldu. böylece baygın prof.snape, black, harry, hermonia, ron ve kedi croonkhanks kaldı. hogworts' a varınca ron ve harry' yi hastahane bölümüne yatırdılar. black yukarıda bir odada gözlem altına alındı. snape ayıldı ve black' i hemen ruh emicilere vermeleri gerektiğini söyleyip duruyordu. tam bu sırada prof. dumbledora geldi. onlara inandığını ve olayların gerçeğini bildiğini ama kesin kanıtları olmadan bir şey yapamayacağını söyledi. ama black' i kurtarabileceklerini söyledi ve onlara bir kum saati verdi. bu zamanı geri döndürüyordu. ron hala baygın olduğu için onlara katılamayacaktı. hermonia ve harry kimselere görünmeden hagrid' in şagagasını alarak onu uçurdular ve black' i kaçırdılar. kimse hiçbir zaman onun nasıl kaybolduğunu anlayamadı. çünkü zamanı geri çevirmeyi çok az insan yapabilirdi ve bu sır prof. dumbledore, harry ve hermonia arasında bir sır olarak kaldı. ama bu arada peter kaçmıştı. okul bitmişti, gryfindor şampiyon olmuştu ve en önemlisi harry' nin güvenebileceği vaftiz babası black vardı ve arada sırada black harry' e haber gönderiyor ve suçsuzluğunu ispatlayıp ruh emicilerden kurtulduğu zaman onu yanına alacağını söylüyordu. harry artık mutluydu. (teyzesine gitmek zorunda olsa bile) baykuşu hedwig' in kafesi elinde istasyona gelmiş ve eniştesi vernon onu karşılamıştı

 

beyaz gemi.

çocuk san-yaş vadisi’nde dedesi, üvey ninesi, orozkul, bekey hala, seydahmet, gülcemal ve köpeği beltek ile beraber yaşamaktadır. vadide sadece üç ev vardır. ilk evde dedesi ve üvey ninesi ile çocuk; ikincide mümin dedenin büyük kızı bekey hala ile kocası korucu başı orozkul; üçüncüde ise tembel işçi seydahmet ile karısı gülcemal ve küçük kızları yaşamaktadırlar. çocuk bu küçük dünyada mutlu olmaya çalışmaktadır. hiç arkadaşı yoktur ve okula henüz başlamamıştır. en büyük zevkleri dedesinin kendisine dere kıyısında yaptığı gölette yüzmek; “deve, kurt, eyer ve tank” isimlerini verdiği kayalarıyla konuşmak; dedesinden masal dinlemek ve dağa çıkıp dedesinin dürbünüyle kasabaya, isık göl’e ve san-taş vadisi’ne daha yakından bakmaktır. her akşam eline dürbününü alıp, dağ başına çıkar ve isık göl’de ancak beş-altı dakika görünüp kaybolan beyaz gemiye bakar.

annesi ve babası onu çok küçük yaşlarda terk etmişlerdir. annesi şehirde kendine yeni bir yaşam kurmuştur. çocuk babasının beyaz geminin kaptanı olduğuna, bir gün başı insan başı olan bir balık olup beyaz gemiye kadar yüzeceğine ve babasıyla konuşacağına inanmaktadır. dedesi çok iyi kalpli, çalışkan, köse bir insandır. çevresindekiler ona kıvrak mümin lakabını takmışlardır. damadı orozkul’un yanında çalışır ve onun emirlerini yerine getirir. orozkul şişman, koca kafalı içki içmeyi çok seven, çabuk sinirlenen bir korucu başıdır. mümin’in kızı ve orozkul’un karısı olan bekey kısır bir kadındır. orozkul bunu bekey’in suçu olarak bilir ve her akşam içip onu döver. orozkul arada bir arkadaşlarıyla içmeye gider ve sarhoş olunca yanındakilere birer tomruk sözü verir. tomruğu kesip dağdan indirme, çayın karşısına geçirme ve kamyona yükleme zamanı gelince de verdiği söze pişman olur ama iş işten geçmiştir. arada bir vadiye şehirden “maşin mağaza” denilen içi ıvır zıvır dolu bir araba gelir. bir gün yine maşin mağaza geldiğinde dedesi çocuğa bir okul çantası alır. ertesi yıl çocuk okula başlar. çocuk dedesinden masal dinlemeye bayılır. her akşam artık ezberlediği “boynuzlu maral ana” masalını dinler . dedesine göre hepsi boynuzlu maral ana’nın soyundan gelmektedirler. çocuk da buna inanmaktadır. masala göre maral ana san-taş vadisi’ni terk etmiştir ama onları sürekli korumaktadır. mümin çocuğu her gün atıyla okula götürüp getirmektedir. okul çok uzaktadır ama hiç geç kalmamıştır.

çocuk bir gün yol kenarındaki kayalarıyla oynarken san-taş yakınlarından kuru ot almaya gelen beş-altı kamyonluk bir konvoy görmüştür. çocuk en öndeki kamyonun peşine takılıp koşmaya başlar. çocuğu gören şoför durur ve çocukla biraz konuşur. şoför genç ve yakışıklı biridir. adı kulubeg’dir. çocuğa dedesini tanıdığını, kendisinin de boynuzlu maral ana’nın soyundan geldiğini söyler ve ayrılır.

ertesi gün mümin dede ile orozkul yine dağdan bir ağaç indirirler. bu sırada uzun zamandan beri ormanda görülmeyen maralları görürler fakat işleri olduğundan onlarla ilgilenemezler. akşam olmuştur. dede, orozkul’a söyleyip çocuğu okuldan almaya gitmek ister fakat orozkul ağacı indirmeleri gerektiğini söyleyip izin vermez. tomruğu çaydan geçirirlerken tomruk çayda kayalara takılır. çıkarmak için çok uğraşırlar ama çıkaramazlar. dede vaktin çok ilerlediğini fark eder, daha fazla dayanamaz ve daha önce hiç yapmadığı bir şey yapıp orozkul’dan izin almadan çocuğu almaya gider. çocuk akşama kadar okulun kapısında dedesini beklemiş ve ağlamaktan gözleri şişmiştir. dede yolda çocukla öğretmenine rastlar. çocuğu öğretmeni eve getirmektedir. dede öğretmenden özür dileyip çocuğu alır ve yola koyulurlar. çocuk dedesine küsmüştür. hiç konuşmamaktadır. dede çocuğun gönlünü almak için boynuzlu maral ana’yı gördüğünü söyler. çocuk bu habere çok sevinir. dedesine ormana gitmek için yalvarır fakat akşam olduğu için eve dönerler. eve geldiklerinde orozkul’u sabahki olaydan dolayı çok sinirlenmiş bulurlar. orozkul o gün bekey halayı yine dövmüştür. çocuk evin bu durumuna çok üzülür ve yatmaya gider.

o gece müthiş bir dipi çıkar. gece yarısı kulubeg ve arkadaşları yolda kaldıkları için mümin dedenin evine sığınırlar. kulubeg ve arkadaşlarının gelmesiyle evdeki hava biraz yumuşar. sabah kamyoncular evden ayrılırlar. aynı gün orozkul’un tomruk sözü verdiği arkadaşı tomruğu almak için gelir. adı koketay’dır. iri yapılı, esmer biridir. tomruk ise hala önceki gün bıraktıkları yerde çayın içinde beklemektedir. tomruğu almak için orozkul, koketay ve seydahmet yola koyulurlar. dede de orozkul’un kendini affedeceği düşüncesiyle peşlerine takılır. orozkul kıyıda emirler yağdırırken mümin dede, seydahmet ve koketay tomruğu çıkarmaya çalışmaktadırlar. o sırada çayın karşısında birkaç tane maral görürler ama işlerini bırakamayacaklarından marallarla ilgilenemezler. biraz uğraştıktan sonra tomruğu çıkarıp kamyona yüklerler.

çocuk o gün hastadır ve önceki gün akşamdan beri evde yatmaktadır. akşam üzeri kahkaha sesleriyle uyanır ve bahçeye çıkar . herkes neşe içindedir ve hepsi de sarhoştur. dede ise et dolu bir kazanın yanına çökmüş sessizce kazanın altındaki ateşle oynamaktadır. çocuk hemen dedesinin yanına gider. ona seslenir fakat dede duymaz. birkaç defa daha seslenir fakat dede hiç cevap vermez. çocuk kötü bir şeyler olduğu hissine kapılır. az ilerde bekey’i, seydahmet’i,gülcemal’i ve koketay’ı görür. hepsi de yiyip içmekte ve eğlenmektedirler. çocuk önce neler olduğunu anlamaz. avlunun dışında henüz kanı kurumamış geyik derisini, bağırsak eşeleyen beltek’i ve elindeki baltayla maral ana’nın boynuzlarını kırmaya çalışan orozkul’u görünce neler olduğunu tahmin eder. çocuk bu korkunç manzara karşısında dayanamayıp içeri kaçar ve yorganın altına girip ağlamaya başlar. bu arada kulubeg’in gelip onu kurtaracağını ve orozkul’a haddini bildireceğini hayal etmektedir. az sonra sofra içeri kurulur. çocuk hayalinden yine kahkahalarla uyanır. o sırada seydahmet olanları anlatmaktadır. çocuğun bir türlü anlam veremediği olaylar şöyle cereyan etmiştir: tomruğu çıkardıktan sonra seydahmet ile mümin dede ormana çalışmaya giderler. bu arada maralları yine görürler. seydahmet onları vurmak ister, dede ise buna karşı çıkar. seydahmet dedeyi dinlemeyip maralların peşine düşer. dede de seydahmet’in arkasından gider. seydahmet maralları vuracaktır ama sarhoş olduğu için nişan alamaz ve tüfeği dedeye verip maralları vurması gerektiğini, vurmazlarsa kaçıracaklarını ve orozkul’un dedeyi affetmeyeceğini söyleyip dedeyi kandırır. dede ise maralları vurursa orozkul’un onu affedeceğini ve her şeyin düzeleceğini düşünerek marallardan birini istemeye istemeye vurur.

çocuk bunları duyunca çıldıracakmış gibi olur ve dışarı kaçar. dedesini yerde toz toprak içinde yatarken bulur. ona birkaç defa yine seslenir ama dede yine duymaz. olanlara dede kendi de inanamamaktadır. çocuk dedesinden bir tepki alamayınca balık adam olup babasına ulaşacağını düşünerek koşar ve kendini dereye atar. hızla akan su çocuğu alıp götürür fakat çocuk hiç bir zaman balık olmayacaktır.

 

benövşeler üstte göz yaşları.

mirvarid on bir yaşında sevimli, şımarık ve zengin bir ailenin kızıydı. her gün komşu kızlarla birlikte köyün yakınındaki çeşmeye gider, orada doğayı seyretmeye doyamaz. beş yaşında kız kardeşi daha dünyadan haberi olmayan küçücük bir çocuktu. babası, köyün ağası muhammed bey, çok zengin ve saygın kişilerdendi. bir gün mirvarid, komşu köyde oturan büyükbabasının yanına gitmişti. başka bir köyün ağası tarafından köy ehline zarar verilmiş, malları ellerinden alınmıştı. bunu duyan muhammed bey adamlarıyla birlikte çatışmaya gider ve orada hayatını kaybeder. mirvarid evlerine dönerken etraftaki her kesin ağladığını görür. evlerine vardığında annesinin kız kardeşine sarılarak merdivenlerde oturarak ağladığını görür. o an şuurunu kaybeder. babası öldüğünde annesi henüz yirmi dokuz yaşındaydı. annesi çok güzel olduğundan birçok kişiden evlenme teklifi aldıysa da hepsini reddederek hayatının sonuna kadar dul yaşamayı tercih etti. daha sonra annesiyle birlikte komşu köyde oturan büyükbabasının yanına göç ederler. kız kardeşini kuzeniyle evlendirirler. bin dokuz yüz otuz yedinin yazında moskova’nın emriyle büyük babası, büyük annesi aral gölü’nün batısına, dayısı sibirya’ya, kuzenleri amasya’ya sürüldü. sonradan buraya gelerek mezarlarını ziyaret sırasında ‘aziz gardaşım’ adlı şiirini burada yazmış. artık mirvarid’i köyde tutacak bir şey kalmamıştı. böylece bakü’ye okumaya gider. okulu bitirdikten sonra, hocalarının yardımıyla iş bulur. öğretmenliğe başladı, daha sonra makaleleri, şiir kitapları basılmaya başladı. annesini de yanına getirerek ölümüne kadar onu yanından ayırmadı.

 

yemin.

yazar chur şehrinde konferansını tamamladıktan sonra o gece kalmak için kendisine ayrılmış otele gider ve bir bardak viski içmek için otelin barına iner. orada vakit geçirirken doktor ‘h’adında zürih kantonu eski bir güvenlik şefi ile tanışır. dr ‘h’ yazarı zürih’e davet eder, yazar buraları iyi bilmediği ve yorgun olduğu için daveti kabul eder. yolda giderlerken bir benzin istasyonunun önünde dururlar. orada her yer berbat bir haldedir. istasyonun önünde üstü pislik içinde, dünyadan bıkmış yaşlı bir adamın oturduğunu görürler ve ‘’bekliyorum, bekliyorum; gelecek, gelecek’’ dediğini işitirler. yazar gördüğü manzaralar karşısında çok şaşırır ve bunun üstüne eski komiser gördükleri o yaşlı adamın bir zamanlar onun en değerli komiserlerinden matthaei olduğunu söyler. dr ‘h’ matthaei’nin neden bu hale düştüğünü, başından geçen olayları anlatmaya başlar: matthaei teşkilatın en güvenilir, gözü pek, kötü alışkanlığı olmayan bir adamıdır. matthaei yeni bir görev için ürdün’e gitmeye hazırlanırken zürih civarındaki magendorf köyünde ormanın içinde gritli moser adında küçük bir kızın öldürüldüğü ihbarını alır ve zürih’e gitmekten vazgeçer. yapılan araştırmada kızın cebinde diken şeklinde çikolatalar bulunur ve cinayetten önce kızın bunlardan yediği anlaşılır. cinayet ihbarını, von gunten adında bir işportacı, cinayet yerinde satış yaparken vermiştir. von gunten daha önce sabıkalı olduğu için onu cinayetle suçlarlar ve tutuklarlar. von gunten soruşturmalara dayanamayarak suçu kabul edip ardından intihar eder. herkes katilin von gunten olduğuna ve cezasını çektiğine inanır. ancak matthaei von gunten ile daha önce konuştuğu için onun öldürmediğini bilmektedir. gritli öldükten hemen sonra annesi matthaei’nin yakasını tutarak ‘’kızımın katilini bulacaksın bana söz ver, ’yemin et’ tamam mı’’ der ve matthaei’de katili bulacağına namusu üzerine yemin eder. matthaei katili bulup yeminini tutmak için küçük bir kız çocuğu evlatlık edinir ve bir benzin istasyonunda çalışır. matthaei katilin eninde sonunda bu istasyondan geçeceğini ve küçük kıza karşı olan hareketlerinden kendini belli edeceğini düşünür. kızı, okula gelip giderken izler; ancak bir ip ucu bulamaz. dr’h’ senelerden sonra, küçük kızları öldüren katilin bir kazaya uğrayıp öldüğünü öğrenir. matthaei artık ihtiyarlamıştır, hiçbir söylenene kulak vermez, kimseyi dinlemez. o, katili bulacağım diye yemin ettiği için sonuna kadar istasyonda katilin geçmesini bekler…

 

Bu listeler ilginizi çekebilir!

 (20) 
üst bottom