beyin hakkında bilgiler listesi için eklenen 16 entry bulunmaktadır.
 

beyin yapısı yapılan işle paraleldir.
Listelik

yeni bir işe başladığınızda, yeni bir hobi edindiğiniz de veya spora başladığınızda beyninizin yapısı da buna paralel olarak değişir.

 

çocuk ve askerlerin beyin etkisi aynıdır.
Listelik

çiftler arasında yaşanan kavgaların çocukların beyninde bıraktığı etki ile askerlerin beyninde oluşan etki aynıdır.

 

beyin enerji depolar.
Listelik

sabah uyandığınız zaman beyninize bir ampulü yakacak kadar enerji yüklenir. ” erken yatayım, işlerimi sabah erkenden hallederim ” sözünü artık aklınızda bulundurun.

 

peki bir beynin diğerinden farkı ne? önce iki cinsiyet arasındaki farka değinelim. danimarka'da yapılan bir araştırmaya göre, erkek beyni kadınınkinden ortalama 120 gr daha ağır ve ortalama 4 milyar daha fazla nörona sahip. ancak hemen bundan 'yani erkekler daha akıllı'sonucu çıkartmayın. çünkü ağırlığın, beynin kapasitesine herhangi bir etkisi yok.

örnekleyelim. ölümünden sonra einstein'ın beyni özel izin alınarak çıkartılmış ve incelenmiş. ağırlığının ve büyüklüğünün herhangi bir insanın beyninden farklı olmadığı görülmüş. aynı durum nöronlar için de söz konusu. önemli olan bunların sayısı değil, nasıl kullanıldığı.

özetle, kadınlara yıllardan beri yakıştırılan "saçı uzun aklı kısa" deyimi doğru değil. gerçek şu ki, kadın ve erkek arasında zeka farkı yok. fakat kadınların duygusal zekalarının daha gelişmiş olduğu ispatlandı. yoğunluklu olarak da iş ve duygusal ilişkilerde, erkeklere göre daha başarılı kadınlar.

ancak beyin kullanımı konusunda kadın ile erkek arasında bir takım farklılıklar var. örneğin kadınlarda, beynin sağ bölümü baskınken, erkeklerin sol bölümü daha kuvvetli. kadınlar kavrama, sentez yapma, hayal gücü, sanatçılık yeteneği, tutku, nefret, kin gibi duyguları daha yoğun yaşayabilirken; erkekler matematik, analiz yapma, planlama, kontrol etme, örgütleme, mantık, eleştiri gibi konularda daha başarılı oluyor.

 

albert einstein, charles darwin, wolfgang amadeus mozart ve pablo picasso gibi dünyayı etkilemiş dahilerin beyinlerinin nasıl çalıştığı hep merak konusu oldu. fikirlerin dahilerin aklında ani bir şimşek çakması gibi birdenbire ortaya çıktığı bilinir. ancak bu noktada beyinlerinin nasıl işlediği, hangi bölgelerinin kullanıldığı bir türlü saptanamadı.

fransa ulusal bilimsel araştırmalar merkezinde yapılan deney, dahilerin beyinlerinin nasıl işlediğine ışık tuttu. merkezde, en karmaşık matematik hesaplarını kafasından yapabilen alman genci rüdiger gramm'ın beyniyle, yaşıtı 6 deneğin beyinleri incelendi. gramm ve yaşıtlarından hesap makinesi kullanmadan bazı matematik hesapları yapmaları istendi ve beyin faaliyetleri kamerayla izlendi.

alman gencinin beyniyle diğer deneklerin beyinlerinde harekete geçen bölgeler arasında önemli farklılıklar olduğu gözlendi. alman genci, uzun matematik hesaplarını doğrudan belleğinde tutabiliyordu.

deneyler, uzun süreli bir egzersizin, belli bir konuda beyinde harekete geçen bölgeleri değiştirebileceğini gösterdi. veriler, kişilerin, yoğun bir egzersiz programının ardından, sadece bilişsel stratejilerini değil, beynin faaliyetlerini de kökten değiştirilebildiğini gözler önüne serdi.

deney sonuçları, tüm dahilerin, "zamanının tümünü belli bir konuya ayırıp böylece farklı yetenekler ortaya koyabilen, başka hiçbir şeyle ilgilenmeyen manyaklar" olup olmadığı sorusunu da gündeme getirdi.

 

bazı beyin hücreleri başkalarının aklından geçenleri okumamızı sağlıyor. dna'ların biyolojinin yapı taşlarını oluşturması gibi bu 'ayna' hücreler de psikolojinin yapı taşlarını oluşturuyor. çocuk, annesi eline bir oyuncak alıp yanına oturunca gülümser; çünkü bilir ki annesi onunla oynayacaktır. erkek, şiddetli bir tartışmadan sonra karısının araba anahtarlarını alıp çıktığını görünce irkilir; çünkü karısının bu kez gerçekten onu terk ettiğini anlar. hasta bakıcı, serum takmak için yaşlı hastasının damarını ararken rahat değildir, çünkü iğnenin, hastasının canını acıttığını bilir.

bütün bu insanlar, karşılarındakinin ne düşündüğünü nereden biliyorlar? onların duygu ve düşüncelerini nasıl okuyorlar? çocuk niçin annesinin evi terk edeceğini, erkek ise karısının onunla oyun oynayacağını düşünmez?

başkalarının aklından geçenleri ''okumayı'', herkeste bulunması gereken doğal bir yetenek olarak ele alırız. ne var ki psikologlar, felsefeciler ve sinir bilimciler insanların, karşısındakilerin davranışlarından anlam çıkartma, duygularını okuma yeteneğinin altında henüz gizini koruyan bir yön bulunduğunu düşünüyor. son günlerde italyan sinir bilimcilerinden oluşan bir ekip bu doğrultuda çok önemli bir adım attılar.

parma üniversitesinden vittorio gallase, giacomo rizzolatti ve meslektaşları, düşünceleri okuma bağlamında yürüttükleri çalışmalarda yepyeni bir sınıf nöron tespit ettiler. bu nöronların harekete geçmesi için kişinin spesifik bir işi gerçekleştirmesi gerekiyor.

nöronlar, başka bir yönleri ile daha ilgi çekiyor. nöronlar bir başkası da aynı işi yaptığında faaliyete geçiyor. bilim adamları bu son özelliklerinden dolayı bunlara ''ayna'' adını verdi, çünkü nöronlar diğer insanların davranışlarını olduğu gibi yansıtıyor veya simüle ediyordu.

bugün pek çok sinir bilimci, aralarında insanların da olduğu gelişmiş primatlarda bu nöronların başkalarının niyetlerini anlama konusunda çok belirleyici bir rol oynadığını düşünüyor. gallese, ''ayna nöronlar toplumsal yeteneklerimizi açıklayan mozaiğin çok önemli bir parçası olabilir''diye konuşuyor.

california üniversitesinden vilayanur ramachandran, işi daha da ileri götürerek, ayna nöronların, insanın evrimine de ışık tuttuğuna inanıyor. dil ve kültür konusu başta olmak üzere insan olmanın temelinde bu nöronların yattığını ileri süren ramachandran şöyle konuşuyor: ''dna'lar biyoloji için ne anlama geliyorsa ayna nöronlar da psikoloji için aynı anlama geliyor. bunlar birleştirici bir çerçeve oluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda bugüne dek bilinmezliğini korumuş olan pek çok zihinsel yeteneği açıklamaya yarıyor.''

gallase ve ekibi, 1990'lı yılların başlarında, makak maymunlarının beyinlerindeki nöronların faaliyetlerini kaydetmeye başladığında neye soyunmuş olduklarını bilmiyorlardı. maymunların beyinlerinde, adına f5 dedikleri bölgedeki sinir hücrelerinin yaydığı sinyalleri izlemekle işe başladılar.

f5, planlama ve hareketten sorumlu premotor korteks adı verilen geniş bölgenin bir kısmını oluşturur. birkaç yıl önce aynı bilim adamları f5'deki nöronların, hayvanların belirli bir amaca yönelik davranışlarda bulundukları zaman tetiklendiğini keşfetmişlerdi. bunlar genellikle, nesneleri tutup kaldırmak, ısırmak gibi el ve ağız yoluyla gerçekleştirilen davranışlardı.

f5 hakkında daha fazla bilgi toplamak isteyen bilim adamları, maymunlara kuru üzüm, elma dilimi, kağıt ataşı, küp ve küre şeklinde nesneleri sundular. çok geçmeden ilginç bir olaya tanık oldular. deneyi yapan kişinin eliyle bir nesneyi tutup, kendisine yaklaştırmasını izleyen maymunun beyninde bir grup f5 nöronunun devreye girdiği görüldü. fakat aynı maymun bir tepsinin içinde aynı nesneyi gördüğü zaman hiçbir değişiklik olmadı. maymunun kendisi nesneyi tutup kaldırdığı zaman aynı nöronlar harekete geçti. böylece anlaşıldı ki bu nöronların görevi spesifik bir nesneyi tanımak değil.

nöronlar, reaksiyon gösterdikleri konu üzerinde epey telaşlı bir görünüm sergiler. deneyi yapanın eliyle kuru üzümü tepsiden alması üzerine harekete geçen nöronlar, deneyi yapanın bu üzümü parmağı ile açtığı çukura bırakması karşısında herhangi bir reaksiyon vermez. aynı nöronlar deneyi yapanın eline bir elma dilimi almasıyla yine tetiklenir, ancak dilimi tepsiye bırakmasıyla hareket durur.

ancak daha önemlisi, maymun işi kendisi yaptığı zaman tetiklenen nöron ile aynı işi yapan insanı izleyen maymunun beyninde tetiklenen nöronun aynı olması. böylece beyindeki motor sisteminin yalnızca hareketleri kontrol etmediği, aynı zamanda başkalarının da hareketlerini okuduğu anlaşılmış oldu.

1998 yılında gallase, tucson arizona'da ''bilinç bilimi" isimli bir konferansta ayna nöronlar konusunda bir konuşma yaptı. arizona üniversitesinden felsefeci alvin goldman, bu konuşmayı ilgiyle izledi. daha sonra gallase'a yaklaşan goldman, akıldan geçenleri okuyan hücreler konusunda görüş alışverişinde bulundu. goldman gallase'ın akıl-okuma konusunun felsefi boyutu hakkında fazla bilgi sahibi olmadığını gördü.

akıl-okuma veya akıl teorisi, tüm sağlıklı insanların sahip olduğu bir yetenektir. insanların en yetenekli olduğu konu özellikle, başkalarının spesifik zihinsel durumunu yansıtma doğrultusundadır. bunlar, başkasını ağlarken görmek ve onun üzüntülü olduğunu anlamak gibi basit duygusal durumların yanı sıra, daha karmaşık zihinsel durumlar olabilir. bir anne bebeğini kaybettiği zaman diğer annelerin boğazı düğümlenir. bir arkadaşınızın eşi tarafından aldatıldığını duyduğunuz zaman üzüntüsünü ve öfkesini paylaşırsınız.

şempanzeler gibi diğer primatların da diğerlerinin zihninden geçenleri okuyup okumadığı konusunda sert tartışmalar henüz sürüyor. insanlar söz konusu olduğunda, herkes, zihin okuma yeteneğinin hüküm sürmekte olduğunu bilir, ancak bunun nasıl olduğu konusunda çok az şey bilinir.

bir teoriye (bazıları teori teorisi olarak adlandırır) göre insanlar, başkalarının yaptıklarını nasıl yaptığı konusunda sağduyuya dayanan varsayımlar geliştirir. fizikçilerin izlenebilir olayları açıklamakta yasa ve kurallardan yararlanması gibi, insanlar da başkalarının davranışlarını açıklamakta deneyimlerinden yararlanır.

goldman gibi felsefecilerin savunduğu bir başka teori simülasyonu ön plana çıkartır. simülasyon teorisi denen bu teoriye göre insanlar başkalarının aklından geçenleri anlamak için başkalarının düşüncelerine, duygularına ve davranışlarına öykünür. özetle kendilerini başkalarının yerine koyar. ayna nöronlarının keşfi ile bu teori arasında çok büyük uyum vardır.

bu nöronların zihin okuma yeteneği ile yakından ilgili olup olmadığı konusunda kuşkular giderek güçlenirken, insanlarda ayna nöronlarının olup olmadığı sorusu daha fazla bilim adamının aklını kurcalamaya başladı. ancak bu konuyu aydınlığa kavuşturmak çok kolay değil, çünkü insanlar beyinlerine elektrotlar bağlanmasına pek sıcak bakmıyor. bu bilim adına bile olsa.

italya'da, ferrara üniversitesinden luciano fadiga, insanlarda da maymun beyinlerinde olduğu gibi böyle bir sistem olduğuna ilişkin bazı ipuçları elde eden ilk bilim adamı. bunun için deneklerin elindeki spesifik kasların nasıl hareket ettiğini inceledi. deneyin sonunda beyinde bir ayna sisteminin bulunduğunu ortaya çıkarttı ancak bunun yeri hakkında herhangi bir bilgi elde edemedi.

bunu bazı beyin görüntüleme çalışmaları izledi. önce los angeles güney california üniversitesinden scott grafton, rizzolatti ile birlikte beynin temporal sulkus ve broca bölgesinde hareketlilik olduğunu ortaya çıkarttı. los angeles tıp fakültesinden marco iacoboni de broca bölgesinin etkin olduğunu teyit etti.

broca bölgesinin keşfi beraberinde yeni soruları da getirdi. önce maymunlardaki f5 bölgesi, insanlardaki broca bölgesine denk düşüyor. ancak f5 yalnızca el hareketlerine odaklıyken, broca bölgesi eskiden beri konuşma ile ilgili bir bölge olarak biliniyordu. bu durumda ayna sistemi ile lisan arasında ne gibi bir bağlantı olduğu konusu gündeme geldi. başka bir deyişle zihin okuma ve lisan arasındaki ilişki araştırılmaya başlandı.

rizzolatti ve arbib, ayna nöronlarının ''eylem''ile ''haberleşme''arasındaki açıklığı kapattığını ileri sürüyor. aktör ve izleyici arasındaki ilişki zaman içinde gelişerek mesaj alışverişine dönüşür. tüm haberleşme şekillerinde mesajı alan ile veren arasında ortak bir anlaşma ortamı bulunmalıdır. rizzolatti ve arbib, ayna nöronlarının bu görevi yerine getirdiğini ileri sürüyor.

bilim adamları, maymunlardaki eylem tanıma ve eylem üretme merkezlerini birleştiren bölgenin, insanlardaki konuşma üretimi ile ilgili bölgeye denk gelmesinin bir rastlantı olmadığını söylüyor. rizzolatti ve arbib'e göre insanlarda konuşma yeteneğinin gelişmesi, broca bölgesinin maymunlardaki versiyonu olan f5 bölgesinin ayna mekanizması ile donatılması ile mümkün oldu.

bu görüşe göre haberleşme ve bunun sonucunda konuşmanın gelişimi, başkalarının eylemlerini tanıma ve algılama yeteneğinin gelişmesine bağlı. arbib, önce işaretlere dayalı kaba bir haberleşme şeklinin oluştuğuna, daha sonra bunun gelişerek konuşmaya dönüştüğüne inanıyor.

ramachandran, ayna nöronlarının sanıldığından daha büyük işlevleri olduğuna dikkat çekiyor. bilim adamına göre bu ilgi çekici sinir hücreleri lisan ve el hareketleri arasındaki yitik halkayı tamamlamakla kalmıyor, aynı zamanda insanlarda öğrenme, algılama, genel anlamda kültürün oluşumuna ışık tutuyor.

insan beyni, tam boyutlarına 150.000 yıl önce erişmekle birlikte, alet kullanma, sanat ve matematik gibi konularda becerilerini 40.000 yıl önce elde etti. ramachandran'a göre, bunların ortaya çıkmasındaki en büyük etmen, ayna sistemleri. bu sistemler her şeyi açıklamakta yetersiz kalmakla birlikte, açıklamakta zorlandığımız pek çok konunun temelini oluşturuyor.

 

Bu listeler ilginizi çekebilir!

üst bottom