aşk hakkında bilgiler listesi için eklenen 26 entry bulunmaktadır.
 

bir ilişkiyi gerçekten mahveden şeyler genellikle büyük meselelerden çok küçük ayrıntılardır. içine düştüğümüz küçük günlük alışkanlıklar ve davranışlar tutkuyu yavaş yavaş öldürerek saygısızlığı besler. bu yanlışları tespit etmeyi öğrenmek ister misiniz?

iltifatları ağzından kerpetenle almaya çalışmayın.

siz: "sence güzel miyim?"
o: "tabii ki güzelsin."
siz: "peki halle berry'den güzel miyim"
o: "halle ne?"

bu soruyu asıl yanıtlaması gereken sizsiniz. kendi olumlu özelliklerinizin farkında olmayı bilmelisiniz. kendinize durmadan aptal, çirkin ya da bön olduğunuzu söylemeniz erkek arkadaşınızı size paspas gibi davranmaya teşvik etmekten başka işe yaramaz.

tembellikten kurtulun: ayağınızda pembe pelüş terlikleriniz, üzerinizde eşofmanınız, yüzünüzde avokado maskenizle kendinize bir bakın. sizi bu halde görse etkilenir miydi? imkanı yok! onun karşısında rahat olmakla kendinizi salmak arasından ince bir çizgi vardır. penye gecelik yerine giyilen dantelli iç çamaşırları ya da haftada bir kez gidilen nezih bir akşam yemeği aranızdaki gizemi artıran mesafenin olduğu gibi kalmasını sağlar.

annecilik oynamayın: kıyafetleri darmadağın yerde: siz topluyorsunuz.
akşam yemeğinde tost yiyor: ona üç öğün yemek pişiriyorsunuz. erkek arkadaşınıza annelik yapmanın tehlikesi kendinizi büyümek istemeyen küçük bir çocukla kalıcı bir ilişkinin içinde bulmanız. sonra da sorumluluk alabilen bir adam istediğinizde muhtemelen hayal kırıklığına uğrayacaksınız, tavrınızdaki değişiklik karşısında şaşkınlığa uğrayacak. sevginizi ona hanım evladı gibi davranmaktansa duygularınızı sözcüklere dökerek gösterin. aynı zamanda kendi ihtiyaçlarınızı da dile getirin, böylece sizi duygusal açıdan nasıl besleyeceğini öğrenebilir.

kıskanç kıskacına düşmeyin: kıskançlık hissi onun sevgisini hak etmediğinize dair derin bir korkunun dışa vurumudur. başka bir kadına ilgi gösteriyorsa bağırıp çağırmayın (çok aleni) ya da ortalığı birbirine katmayın (çok çaresizce). kulağına baştan çıkarıcı sözler fısıldayın, ona acımasızca kur yapın. böylece ilgisinin size kaymasını sağlayarak kendinizden şüphe duymanıza yol açan yıkıcı hislerden kurtulacaksınız.

katil sorular: kadınların sorduğu bazı sorular anlamsız ve feci şekilde sinir bozucudur. erkek arkadaşınızın size bağlı kalmasını istiyorsanız "beni ne kadar seviyorsun?",
"sence ben şişman mıyım?",
"o gömleği bu pantolonla giymeyeceksin değil mi?",
"yemeğe çıkıp sonra da sinemaya gitmek yerine video kiralayıp pizza ısmarlasak olmaz mı?" gibi sorular sormaktan kaçının.

 

bir ömür sürecek diye başladığımız ilişkilerimizin kısa süre içerisinde sonlanmasının nedenlerini merak ediyor musunuz? bir aşkın bitişi için bazen tek bir cümle yeterli olur. "uzun zamandır ilişkimizin içindeki önceliklerimizin farklı olduğunun kanısına vardık." mükemmelmiş gibi gözüken ilişkiler nasıl olur da böyle apansız bir ayrılık kararıyla bitiverir? oysa ki her şey vardır mutlu olmak için çoğu zaman... gitmek ya da kalmak? her insan kendisine ilişkisi sırasında "devam etmeli miyim?" diye sormuştur. cevap gümüş tepside önünüze sunulmaz. ilişkinin son demlerini mi yaşadığı, yoksa biraz ilgi ve çaba ile tekrar yoluna girip giremeyeceğini belirten bir derece yok, çünkü her ilişki bambaşka koşullar ve kişilerle yaşanıyor. bazı durumlarda ilişkilerde yaşanan küçük krizler sorunun kaynağını bulup düzeltmek adına faydalı olabilirler, fakat endişeler bazen çok erken ortaya çıkabilir.

sıkıntılı geçmiş 6 hafta ya da 5 ay. sevdiğiniz insan daha öncekilerden farklı ve önemli, ama doğru adam o mu? dışarıda bir yerlerde daha doğru birisi yok mu? onu iş takıntılı bir insan olarak kabullenip bu gerçekle yaşamak istiyor musunuz? eğer doğru adam o ise bu kadar sık kavga etmeniz normal mi? bu işin buraya kadar olduğunu dürüstçe kabul edip kendi yolunuza mı gitmelisiniz?

zamanımızın gözde prensibi "işlemiyorsa at, yenisini al, değiştirmeye çalışma" burada da hayatımıza giriyor. maalesef ki sürekli bu prensibi uygulayan bir insan, ilişkisinin biraz daha çabayla mükemmel olup olamayacağını bilemeyecektir.

tehlikedeki ilişkiler.
amerikalı psikolog michael s. broder gerilimli ilişkileri (sık sık ayrılık yaşayan çiftleri) üç değişik tipte nitelendiriyor.

bunlardan birincisi 'firtinali ilişki':
tutku temeline kurulmuş fakat duygusal anlamda paylaşımların yoğun olmadığı ilişki çeşididir. uyum ve yakınlığı engelleyen psikolojik bir durumdur. iki taraf da birbirlerinde şehvet bulabildiklerini fakat güven ve aidiyet duygusu bulmadıklarını kabul etmek istemezler. sık sık yaşadıkları tartışmaları erotik bir atmosfer oluşturmak için araç olarak da kullanırlar. yoğun cinsel ilişki için öfke tetikleyici bir duygudur. cinsel ilişki ise bu çiftin birbirlerine yakın alabildikleri yegane boyuttur. michael s. broder'e göre, öfkeyi oluşturan durum çoğunlukla çözümlenmeden öylece bırakılır.

kirmizi alarmin çaldiği diğer bir ilişki çeşidi de "umursamaz ilişkiler"dir:
bu durumda karşılıklı tutku ve istekten eser kalmamıştır. ilişki rahat vakit geçirmek ve yabancılaşmaktan kurtulmak için bir yol alarak görünür. broder, "öfke faktörü fırtınalı ilişkilerdeki gibi bu tür ilişkilerde de önemli rol oynar. temel fark tartışmak ya da kavga etmekteki isteksizlikten kaynaklanır" diyor.

üçüncü seçenekte ise "tek tarafli ilişkiler" adi verilen tip bulunmaktadir:
bunların sorunu bir eşin diğerine göre çok daha fazla enerji ve çaba sarf etmesidir. bir tanesi gelecek için planlar yapıp sonsuz mutluluğu hayal ederken diğeri bunlara katılmak yerine dalga geçmekle meşguldür. bir tarafın aidiyet ve tutkuyu yoğun olarak hissettiği bu çeşit sorunlu ilişkilerde diğer tarafın bu hislerle alakası yoktur. bu çeşit gerilimli bir ilişkinin içinde olan insanların kendilerine sorması gereken asıl soru: "değişme şansımız var mı, yoksa yanlış olan ben miyim?"dir.

ilişki taramasi.
ilişkinizin ne durumda olduğunu anlayabilmeniz için 5 soru geliştirdik. cevaplara göre umut olup olmadığına karar verebilirsiniz. her adımda önemli olan ilişkinizin değişik boyutlarını, birlikte paylaşılmış değişik tecrübeleri de düşünüp bunların ışığında sağlıklı bir karara varmaktır.

beklentilerinizi, iyi bir ilişki nasıl olmalı konusundaki fikirlerinizi bir kenara bırakmayı deneyin.

bundan sonra kendinizin ve partnerinizin yaşam tarzını gözlemleyerek uyumlu olup olmadığınızı düşünün.

yaşadığımız zamanın en büyük fenomenlerinden biri ilk zorluğu gördüğünde havlu atan insanlara dönüşüyor olmamız. pazar günleri siz yürüyüşe çıkmayı seviyorsunuz, o ise bilgisayarın başından kalkmıyor. siz sosyal ortamlarda daha fazla bulunmak istiyorsunuz o ise evde oturmayı seviyor. bunlar insanlar tarafından ciddi sorunlar olarak algılanmaya başlandı. bir ilişkide her şeyin baştan sona uyum içinde olması gerektiğini düşünen insanların sayısı gittikçe artıyor. psikologlara göre bir ilişkinin mutlu ve tatmin edici olabilmesinin yolu, sevgiyi kaderin ellerine bırakmak yerine geliştirebilmek ve değiştirebilmekten geçiyor. bu düşünce tarzı hayatın hangi noktalarında uyumlu olduğunuzu ortaya çıkarmak için gerekli olan ilk koşul.

bir olaydaki gerçekten iyi olan yönleri keşfedebilirsek, kötü yönlere katı anmaya da hazır oluruz. ilişkinizde en mutlu olduğunuz zamanları düşünün.

geriye dönüp baktiğinizda o zamanlar her şeyin mükemmel olduğunu söyleyebilir misiniz?
çoğu ilişkide tarafların kendilerini birlikteyken mutluluk, sıcaklık ve bağlılık içinde hissettikleri dönemler olmuştur. geriye bakan bazı çiftler ise ilişkilerinin en iyi döneminde bile aslında pek iyi durumda olmadıklarını düşünebilirler. bu tarz ilişkiler ilk başlarda birlikte olmalarını sağlayan şeyler yüzünden biter. sadece heyecan verici ve spontan değil aynı zamanda sorumsuz olduğunu da düşünmeye başlarsınız. ilk başlarda hormonlarınız sizi parmaklarında oynatırken, bu problemin çözülebilecek bir şey olduğunu düşünürsünüz. fakat zamanla iç sesiniz gerçeği fısıldamaya başlar: "bu bana çok-;- az, fazla güvensiz, çok daraltıcı..." bu sesi bastırmışsınızdır çünkü onun doğru olduğuna her halükarda inanmak istemişsinizdir.

birbirinize dokunmaktan hoşlaniyor musunuz?
birbirinizin yakınlığına ihtiyaç duyuyor musunuz? mevzu ne sıklıkta seks yaptığınız değil. bu her çift için farklı olacak bir sayıdır. soru, "partnerinize dokunmak, sarılmak, okşamak gibi içgüdülerinizin olup olmadığı". dokunuşlar bedensel ilişkinin ve duygusal bağın oluşması için gereken temel taşlardır. ilişkideki büyü birbirine ilgi duyduğunu göstermekten geçer. bir taraf bu bağ kurma çabalarını yok sayıyor ise öteki duygusal anlamda bir uzaklaşma yaşar. bu durum çoğunlukla tatmin edilemeyen cinsel ihtiyaç ya da benzeri çatışmalardan dolayı ortaya çıksa da fiziksel çekimin tamamen ortadan kalktığı anlamına gelmez. burada dikkat edilmesi gereken söz konusu olan durumun öfke ya da kırgınlıktan dolayı dokunmayış değil de uzun zamandır süregelen bir fiziksel duygu eksikliği olduğudur.

ortak bakiş açilariniz, planlariniz var mi?
uzun süreli ilişkilerde öyle zamanlar olur ki aşka dair en ufak bir kıvılcım hissetmediğiniz haftalar olmuştur. partnerinizin varlığı bile sizi sinir eder. ilişki terapistlerine göre bu durumdan kurtulmanın en iyi yolu ortak amaçlar, planlar yaratmaktır. bu şekilde neden başkasıyla değil de "o" insanla birlikte olduğunuzu hatırlarsınız. sözü geçen planlar hobiler değil gelecekle ilgili büyük projelerdir. bir çift için refah seviyelerini yükseltmek bir amaç olabileceği gibi çocuklarla pekişecek huzurlu bir aile atmosferi yaratmak da olabilir. ne olursa olsun ortak hedefler zor zamanlarda ilişkiyi kurtarmayı değerli kılacak etkenlerdir.

problemleriniz çözülse bile ilişkiyi sürdürmekte kararsiz misiniz?
çoğu insan kendini ilişkiye tam olarak bırakmaz çünkü bilinçaltında kendisi için daha uygun başka bir eş olduğuna inanmaktadır. inanması zor ama gerçek şu, sonsuz bir uyum rüyalarınızdaki erkekle bile mümkün değil. doğru insanı bulmak için doğru insan olmak gerekir.

bu soruları cevapladıktan sonra bile gitmek ya da kalmak arasında yapacağınız seçimden yüzde yüz emin olamayabilirsiniz. ayrılık aylarca sürebilecek bir süreçtir. yeni bir başlangıç da öyle. emin olamadığınız durumlarda ihtimalleri ve olası sonuçları tanımak faydalı olacaktır.

 

her şey bitmişti veya öyle sanıyordunuz ama bir gün eski sevgiliniz size dönmek istedi. her şey alt üst oldu… peki, ikinci bir raunt gerçekten iyi bir seçim mi?

herkesin hayatında "eğer... olmasaydı, ne mutlu olurduk" dediği bir sevgilisi olmuştur. yani eğer şehrinizi değiştirmemiş, yeni bir işe girmemiş ya da bir başkasıyla tanışmamış olsaydınız, geri dönebileceğiniz bir sevgili... belli bir süre sonra size geri dönmek isteyen sevgili, kolay atlatılmayacak bir sorun. evet mi, hayır mı cevabını vermeden önce içinizde fırtınalar kopması normal. birkaç saniye için geçmişinize gitmek bir ilişkiye yeniden devam etmek bir dvd'yi yeniden başlatmak kadar kolay değil. eğer kafanız bu sorunla gerçekten karıştıysa şu soruları kendinize bir sorun bakalım...

kendinize şu soruyu sorun: siz hala aynı kişi misiniz? geri dönmek, hayatınızın bazı etaplarını yok saymak demek ki, bu çok zor.

bu sefer olacak mı, olmayacak mı?
ikinci bir raundun nasıl olacağı, aslında birinci raundun nasıl bittiğine bağlı. eğer geçici bir sebep yüzünden ayrıldıysanız, olabilir ancak kalıcı bir sorun söz konusuysa, yine hüsranla sonuçlanma riski çok yüksek.

annenizin sözü gibi gözükse de, tavsiyemiz şu: size eski bir alışkanlığa dair her ne kadar söz verse de sözünü tutması mümkün değil (veya uzun vadede tutması) o yüzden siz siz olun, boş ümitlere kapılmayın.

gerçek ‘mutlu son’ var mı?
geri dönüşünün sebebiyle ilgili bir türlü karar veremiyorsanız, çevrenizden yardım isteyin. arkadaşlarınız ilişkinizi daha objektif şekilde değerlendirebilirler. eğer ilk geri dönüşü ise, arkadaşlarınız belki size cesaret vereceklerdir (fazla şans vermeseler de). ayrılık sebebiniz neyse, onu geçici bir durum olarak kabul edip, yeni bir başlangıç yapmaya çalışın. her şey iyi gidiyorsa harika. gitmiyorsa bunu yaşayarak fark etmeniz biraz acı verici ama gerçekçi olmanız gerekir. ilişkiyle ilgili ikiniz de hevesli olmalısınız, başka türlü bunu yürütemezsiniz. eski döneminizle ilgili herhangi bir kin veya kötü duygu barındırmamalısınız.

 

nedenleri biz yarattığımıza göre, nedensiz sevmeyi de becererebiliriz demek ki. sevmesini hiç bilmeyen bir adamdan öğreneceğiniz en güzel şey sevmektir aslında.

nedenlerinizi bir kenara koyun, niçinlerinize bir çarpı çekin. işte aşkınızın en derinlerine bir keşif yolculuğu...

sevmesini hiç bilmeyen bir adamdan öğreneceğiniz en güzel şey sevmektir. o öylesine dümdüz, öyle düşünmeden içgüdüsel yaşar ve her şeyi kendine ister ki; onun yaşını, başını, işini, gücünü ve mevkini unutursunuz.

o öylesine dümdüz, öyle düşünmeden içgüdüsel yaşar ve her şeyi kendine ister ki; onun yaşını, başını, işini, gücünü ve mevkini unutursunuz. kalan kısımsa çok enteresan bir çizgiye çekilir. artık karşınızda duran kendini beğenmiş, bencil, ukala veya aç gözlü bulduğunuz kızdığınız adam; birden bire saygı duyulası ve yanınızda gururla taşımayı isteyeceğiniz kişi olmak gibi bir zorunluluktan çıkmıştır. burada sizin geldiğiniz yer ve baktığınız açı önemlidir. eğer birçok ilişkide olduğu gibi; parasını alayım, şöhretliyse yanında durayım, hatta adamı ben kaptım diye havama hava katayım demiyorsanız, yani siz kendi yaşamınızda belli bir noktaya gelmiş ve toksanız, en büyük eğlence, neşe burada başlar

orada duran o bencil varlığın üzerindeki kir ve tozları itina ile alabileceğinizi ve altındaki korkan sevgiye ihtiyacı olan çocuğa ulaşabileceğinizi fark edersiniz.

tabii diğer bir sorunda, bütün bunları anladığınızı asla belli edememenizdir. neden mi?

basit; hiç kimse, onu çok seven biri bile olsa yaşamsal hatalarını söyleyemez. bunu diğer insanlar görse, bilse hatta ulu orta konuşsa bile. sadist, mazoşist vs. değilseniz ve de ondaki bu özellikleri paylaşmaktan zevk almayacaksanız, üstelik bütün bunları her an görecek, anlayacak da bir beyne ve ruha sahipseniz, bu adamı neden seversiniz?

evlat da değil: (gayet basit; bazen öbür yarınızın yani elmanın öbür yarısının asla diğerine benzemesi ve aynı deneyimleri de yaşaması gerekmez. ruh eşleri genelde birbirlerine zıt deneyimler yaşarlar ve çok da anlaşamazlar. (bakınız; akaşa yayınları kryon dizisi)

ayrıca okuduğuma göre de, sadece görev için aynı zamanda aynı yere enkarne olabilmeleri mümkünmüş. bu da çok nadir olurmuş. aslına bakılırsa her iki yarının da yaşamda ayrı ayrı renkleri ve tatları edinerek bütün olduklarında tamamlanmaları çok mantıklı.

bu cevap yeterli gelmedi mi?

kalan cevap tek; koşulsuz sevgi. sevdiğinin bu yolculuğunda deneyimlerinin bu tonunda yanında olamasak bile en güzel desteği vermek...

aslında bu gerçek yaşanan hikayeyi anlatmak istememin diğer bir nedeni de birçok kişinin eş ruhunu bulmak adı altında yanılgıya sevk edilmeleri. yıllar boyu eş ruhumu ne zaman bulacağım diye, tekamülleri açısından yaşanacak bir çok gerekli ilişkiyi veya olayı gözardı etmeleri.

yukarıda zaten bir olduğunuz parçanızla birlikte bir deneyim yaşamaktan daha çok başka deneyimler edinmek üzere aşağı inmiş olabilir miyiz?

 

ne yaparsan yap onu aklından bir türlü çıkaramıyorsun ama biliyorsun ki, aşk tek kişiyle yaşanmaz! eğer aşağıdaki belirtilerden en az 10 tanesini varsa, bil ki artık ondan vazgeçmeli ve yeni aşklara yelken açmalısın.

1- bütün hafta sonunu yapışık kardeşler gibi birlikte geçirirken, birdenbire “ailemle birlikteyim, başka bir işim var, arkadaşlarımla maç yapacağız diye kaçamak cevaplar veriyor ve bunu her hafta sonu tekrarlıyorsa...
2- durmadan çağrı attığın halde bir kez olsun sana geri dönmüyorsa...
3- bir zamanlar sana dokunmak için her türlü fırsatı değerlendirirken, birdenbire sana kanka muhabbeti yapmaya başlıyorsa...
4- okul koridorunda seni gördüğünde, halini hatırını sormak yerine, havalara bakıyor ya da hemen yanındakiyle konuşmaya başlıyorsa...
5- en yakın arkadaşının telefon numarasını istiyorsa...
6- sen herkese onu sevgilin olarak tanıttığın halde, o kimseye senden söz etmediyse, hatta en yakın arkadaşları bile varlığından bihaberse...
7- onun ilgisini çekmek, birazcık da kıskandırmak için, başkalarının sana ilgi gösterdiğini söylediğinde en ufak bir tepki bile göstermiyorsa...
8- sen onun hakkında her şeyi öğrenmeye çalışırken, o seninle ilgili en küçük bilgileri bile aklında tutamıyor, hatta zaman zaman adını bile unutup, sana başka bir isimle hitap ediyorsa...
9- onu bir akşam yemeği için davet ettiğin halde bir bahane uydurup, katılamayacağını söylüyorsa...
10- onu mutlu etmek için gerekirse bütün harçlığından vazgeçip, hediye aldığın halde, o bütün bunların çok gereksiz olduğunu söylüyor ve senden bir demet çiçeği bile esirgiyorsa...
11- ilişkiniz artık “sevgili” modunda olmasına rağmen, hala adın cep telefonuna kayıtlı değilse, ya da bir erkek adıyla kayıtlıysa...
12- kıskandığını ve üzüldüğünü bile bile sürekli eski sevgililerinden bahsediyorsa...
13- ailesinden biriyle karşılaşma olasılığı yüzünden, devamlı alakasız yerlerde buluşmayı teklif ediyorsa...
14- yakın bir arkadaşının senden çok hoşlandığını söylüyor ve ona bir fırsat vermen için baskı yapıyorsa...
15- giyimini kuşamını acımasızca eleştiriyor, en ufak bir iltifattan bile kaçınıyorsa...
16- hesabı sana ödetme konusunda çok azimliyse, hiçbir yerde elini cebine atma girişiminde bulunmuyorsa...
17- romantik bir filmde elini tutmak yerine, sırtını çevirip oturmayı tercih ediyorsa...
18- onun için süslendiğini fark edemeyecek kadar dışarıyla ilgiliyse...
19- ona verdiğin kitapları okumak yerine kitaplığına kaldırıyorsa...
20- onu aradığın zaman sesinde en ufak bir sevinç belirtisi olmuyorsa...
21- seni sadece ihtiyacı olduğunda arıyor ve hemen ortadan toz oluyorsa...
22- yanında olduğu halde sana bakıp, kur yapanlardan hiç rahatsızlık duymuyorsa...
23- ona dokunmandan hoşlanmıyor, hemen başka bir şeyle meşgul olmaya başlıyorsa...
24- gelecekle ilgili planlar yaptığında anında konuyu değiştiriyor, bakışlarını kaçırıyorsa...
25- seni ekmeyi alışkanlık haline getirdiyse...
26- onu defalarca uyarmana rağmen gözlerinin içine baka baka yalan söylemeye devam ediyorsa...
27- duygularınla dalga geçiyor ve kendini fazla kaptırmaman gerektiğini söylüyorsa...
28- seni sürekli yapmak istemediğin şeyler için zorluyorsa...
29- ona çok ihtiyacın olduğunu söylediğinde bile seni umursamıyorsa...
30- bir sevgilisi varsa ve onu çok sevdiğini biliyorsan...

 

artık hiçbir şey eskisi gibi değil. ilişkinizin üzerinde kara bulutlar dolaşıyor ve bunun tek sorumlusu olarak onu görüyorsun. yalan, kıskançlık, ikiyüzlülük ve bir ilişkide olmaması gereken neredeyse her şey yaşandı... peki ilişkine son noktayı koymadan önce, ona sıkı bir ders vermeye ne dersin?

seni ekti.
saatlerdir sözleştiğiniz kafede onu bekliyorsun. ama ne gelen var ne giden. üstelik telefonu da kapalı! daha sonra konuştuğunuzda yalan söylediğinden yüzde yüz emin olduğunun farkına varıyorsun. artık yapman gereken çok açık! ikinci buluşmanızda aynısını sen de ona yap. ne hissettiğini anlaması için iyi bir yol olur. ama böyle bir davranıştan sonra ilişkinizi eskisi gibi devam ettirmeniz mümkün olmayabilir, bizden söylemesi!

sana yalan söyledi.
yalan, bir ilişkiyi yıpratan hatta bitirme noktasına getiren en büyük sorulardan biri. elbette küçük pembe yalanlardan söz etmiyoruz. nedeni ne olursa olsun, yalanın alışkanlık haline getirilmesi, bir süre sonra güvensizliğe yol açıyor ve ilişkiyi kopma noktasına getiriyor. bu durumda onunla bu konuyu açık açık konuşmaya kalkmadan olayı sezinlediğini fark ettirmen daha doğru olur. en azından bu girişiminden sonra hiçbir şeyden haberin yok sanıp, yalanlarına devam edemez.

seni aldattı.
işte bir ilişkide affedilmesi belki de mümkün olmayan en kötü durum. özellikle de bunu öğrendiğin bir başkasıysa... bu durumda, evet biraz zor ama bir süreliğine hiçbir şey olmamış gibi davranman gerekebilir. daha sonra, onun hiç beklemediği bir anda, aldatıldığını bildiğini söylemen ve sonrasında terk etmen çok sıkı bir etki yaratacaktır. vicdan azabıyla baş başa bırakıp gitmense, onu alt üst edecektir.

seni kıskandırmaya çalıştı.
her ilişkide bu tür küçük oyunlar yaşanır. ama olayı abartmamak gerek. seni kıskandırmaya çalıştığını fark ettiğinde, ona misilleme yapmaya çalışman ters tepebilir. yapacağın en etkili davranış, yine hiçbir şey olmamış gibi davranmak! böylece kıskandırma çabalarının işe yaramadığını fark edecek ve umutsuzluğa kapılacaktır. bu tavrından vazgeçmesi için şimdilik en etkili yöntem bu!

doğum gününü unuttu.
diğerleri kadar olmasa da, doğum günü gibi önemli bir günü bütün çabalarına rağmen hatırlamaması büyük ayıp! ona hak ettiği dersi vermek için bir sürü yol var ama bu, akşama doğru telefon açıp, ağlanıp sızlanmak olmamalı. hiçbir şey olmamış gibi davranmak ve doğru zamanı beklemek burada da çok etkili olacak. ertesi gün, bir gün önce doğum günün olduğunu ve arkadaşlarınla harika vakit geçirdiğini söylediğinde, yüzünün alacağı ifadeyle epeyce eğleneceğin garanti.

 

Bu listeler ilginizi çekebilir!

 (22) 
üst bottom