ahmet kaya şarkılarına ait sözleri listesi

ahmet kaya şarkılarına ait sözleri listesi için eklenen 46 entry bulunmaktadır.
 

aklın ermez mahpusluğa
bahçede sarı ışığa.
on üç tane yaş döküldü
ranzamdaki yastığa.

büyüdün yavrum sende
hasret sende sevgi bende
akşamlar döner geceye
geceler gebe gündüze.

karanlığa bakıp durma
beni orada arama
ben güneşin içindeyim
beni sabahlarda ara.

geleceğim bir gün bende
sevgi büyüt ellerinde
akşamlar döndü geceye
geceler gebe gündüze.

 

akşam olur mektuplar hasretlik söyler
zagrep radyosunda lilimarlen türküsü.
siperden sipere ateş tokuşturanlar
karanlıkta dem tutan ishak kuşu.

biz insanlar, dünyalılar yemin ettik imanımız var
hürriyet için, hürriyet aşkına
savulacak dönem
savulacak düşman
dehrin cefasını çektik
sefasını süreceğiz.

akşam olur mektuplar hasretlik söyler
zagrep radyosunda lilimarlen türküsü
dost ağlar karanfilim, dost ağlar karanfilim
marş söylemeden ölmek bize yakışmaz

 

aylar oldu yıllar oldu
ben yüzünü görmedim.
yüzüne hasret kaldım kız
yüzüne yüzüm sürmedim

gülen aya sordum seni
küstü yüzünü sakladı
yıldızlara sordum seni
yüzüme bile bakmadı
yıldızlara sordum seni
yıldızlar kan ağladı.

aksam olur ay gecede
çiğdem çiçek şenlenir
vallah / billah düşünmesem seni
derdime dert eklenir.

bıçak sapladım sineme
eskidi yaralarım
sabah olsun gelmeye eğer
kendimi yaralarım.

 

ay'ın altında kağnılar gidiyordu
kağnılar gidiyordu
akşehir üstünden afyon'a doğru.
toprak öyle bitip tükenmez,
dağlar öyle uzakta,
sanki gidenler hiç bir zaman
hiç bir menzile erişmeyecekti.
kağnılar yürüyordu yekpare meşaleden tekerlekleriyle
ve onlar; ayın altında dönen ilk tekerlekti, ilk tekerlekti.

ayın altında öküzler
başka ve çok küçük bir dünyadan gelmişler gibi
ufacık kısacıktılar
ve pırıltılar vardı hasta kırık boynuzlarında
ve ayakları altından akan
toprak, toprak ve topraktı.
gece aydınlık ve sıcak
ve kağnılarda tahta yataklarında
koyu mavi humbaralar çırılçıplaktı.
ve kadınlar, birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
ve kadınlar...
bizim kadınlarımız;
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri; öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
işıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar,
bizim kadınlarımız.
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehribar başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
ve on beşlik şaraplenin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
ve ayın altında kağnılar yürüyordu
akşehir üzerinden afyon`a doğru.

yürüdü tren de yolda inilmez
derdim çoktur memlekete söylenmez
tükendi cephanem, geriden gelmez
tezkeremden evvel vurdular beni,
sılama hasret koydular beni.

aziz abdal dağı ordugah yeri
bir haftalık hayındır yenmiyor kuru
hasretlik kaldı koca kayseri
tezkeremden evvel vurdular beni,
sılama hasret koydular beni.

ağır makineni de tepeden inmez
tarıyor ırmağı kimse görünmez
verilen paralar aklıma gelmez
gözüm göre göre vurdular beni,
sılama hasret koydular beni.

 

metrisin önünde durdum
hasretim yerlere vurdum.
ben dağlarda uçan kuştum
kanatlarımdan vuruldum.

yıllar var ki yorgunum ben
gökyüzüne vurgunum ben
mahpuslarda durgunum ben.

metrisin önü kahveler
kahvede can annem/dostalar bekler.
dağlar köyler türkü söyler
dağlar köyler yolum gözler.

geze geze yoruldum ben
gökyüzüne vuruldum ben
mahpuslarda duruldum ben.

 

bir ormanda tutup onu bağladılar ağaca
yumdu sanki gözlerini uyur gibi usulca
bir soğuk yel eser üşür ölüm, ölüm bile
anlatır akan kanı beyaz sesiyle.

diz çöktüler karşısında sonra ateş ettiler
parçalanan yüreğine yuva kurdu mermiler
bir soğuk yel eser üşür ölüm, ölüm bile
anlatır akan kanı beyaz sesiyle.

gelip kondu bir güvercin ellerine o gece
kırmızı bir çelenk oldu bileğinde kelepçe
bir soğuk yel eser üşür ölüm, ölüm bile
anlatır akan kanı beyaz sesiyle.

 

yangınlar alevinden geçip de gelen dost
yanar olmuş yüreğin, nar olmuş lilisan
sen insansın, sen insansın, sen insansın sen insan
sen insansın hey lilişan sen insansın sen insan.

ağır başlı kitaplar senin adına
en yiğit besteler seni söyler
dünyada şarkılar misali yaşayansın sen
sen insansın, sen insansın iki milyar cansın
sen insansın hey lilişan sen insansın sen insan
sen insansın hey lilişan iki milyar cansın.

yangınlar alevinden geçip de gelen dost
yelken gibi açılmışsın zalim rüzgara
hey lilişan hey lilişan
gülmüşem ağlamışam
bir tuhaflık olmuş olmuş
dünyanın hali...

 

yağmur çiseliyor, yağmur çiseliyor
serezin esnaf çarşında
yağmur çiseliyor.

yağmur çiseliyor
korkarak yavaş sesle
bir ihanet konuşması gibi
yağmur çiseliyor
beyaz ve çıplak
mürtet ayaklarının
islak ve karanlık toprağın üstünde koşması gibi.
yağmur çiseliyor
serezin esnaf çarsında
bir bakırcı dükkanın karşında
bedrettin'in bir ağaca asılı
yağmur çiseliyor
gecenin geç ve yıldızsız bir saatidir
ve yağmurdan ıslanan
yapraksız bir dalda sallanan
şeyhimin çırılçıplak etidir
yağmur çiseliyor
serez çarşısı dilsiz
serez çarşısı kör
havada konuşmamanın görmemenin
kahrolası hüznü
ve serez çarşısı kapatmış elleriyle yüzünü
yağmur çiseliyor.

 

canım benim güzel annem
bir solukluk izin ver
analık hakkınla bağlama beni.
aşk dedim, sevda dedim, umut dedim, kavga dedim
elimde gençliğim vardı
onu verdim neyleyim.

aman annem, canım annem
bir solukluk izin ver
analık hakkınla bağlama beni.
aşk dedim, sevda dedim, umut dedim, kavga dedim
elimde gençliğim vardı
onu verdim neyleyim.

 
üst bottom